Şehir ya da Sedir Adası’nın ilk yerleşenleri Dor’lardır. Daha sonra Grek, Pers, Hellenistik, Roma ve Bizans çağlarında kesintisiz yerleşim görmüştür. Yerleşmeler adanın doğusundaki küçük ve yuvarlak tepe üzerindedir. Denize açık olan batı tarafında hemen hiç yerleşme yoktur. Doğudaki yerleşim düzgün kesme taşla örülmüş ve çok sayıda kule ile destekli güçlü bir surla çevrilidir.Tepenin ortasında Dor düzeninde yapılmış Apollon tapınağının kalıntıları yer alır. Kuzey yamaçta büyükçe bir tiyatro zeytin ağaçları ile kaplanmış olmasına rağmen iyi korunmuş durumdadır. Ada yerleşimine oranla büyük sayılacak bu tiyatroda adalıların çeşitli oyunlar ve sportif yarışmalar düzenledikleri ele geçen Dor kitabelerinden anlaşılmaktadır. Antik kentin agorasına ait izler tepeciğin batısında izlenebilmektedir. Kedriai kentinin nekropolü (mezarlık) adanın tam karşısında ana kara üzerindedir. İ.Ö 406 yılında Peloponnes savaşlarında Atina’yı destekleyen ada halkına kızan Isparta’lı kumandan Lysandros adayı zaptederek tüm halkını esir pazarlarında satmış, bu olaydan sonra Kedriai eski parlak günlerine bir daha dönememiştir.
Adanın en büyük özelliklerinden biri, adanın kuzeybatısındaki Kleopatra Plajı da denilen küçük koyda mevcut olan ve Anadolu iklim kuşağında ve denizlerinde rastlanmayan bu adaya has kumlardır. Karbonatlı suların etkisiyle az sayıda ve uzun sürede oluşabilen kumlar bu nedenle koruma altına alınmıştır.
Kıstak Kilisesi
Adanın Bizans dönemine ait yapılarından olan kilise, surların dışında kalan iki yapıdan biridir. Adadan kuzeye doğru uzayan kıstak üzerinde yer alır. Kilise, tek nefli ve tek apsislidir. Yapının kuzey doğu yönünde, tonoz başlangıcına kadar ayakta kalmış bir de sarnıç yer almaktadır. Yapı orta Bizans dönemine tarihlendirilmektedir.