Knidos Antik Kenti

Türkiye’nin güneybatı ucunda, Datça Yarımadasının sonunda yer alan Knidos, Antik dönem’de Karia olarak adlandırılan bölgenin önemli kentlerinden biriydi. Knidos, coğrafi konumu ve yerleşim planından dolayı anakara ve Kap Krio (Deve Boynu Burnu) adını taşıyan ada bölümünden meydana gelen “çift kent” görünümündedir. Topografyasının engebeli ve dik oluşundan dolayı, basamak şekilde yükselen teraslama sistemi uygulanmıştır. Kent doğu-batı yönünde uzanan ana caddeler ve bunları dik kesen kuzey-güney doğrultusundaki merdivenli caddelerle bölünmüş olup, Hippodomik (ızgara) planlıdır.

Kent 18.yüzyıldan itibaren araştırmacıların ilgisini çekmiş, ilk olarak Lord Charlemont tarafından “Küçük Tiyatro” ve Korinth Tapınağı’nın tanımları yapılmıştır. Ardından 19. yüzyıl başlarında İngiliz Dilettanti Cemiyeti’nden W.Gell, F.Bedford J.P Gardy kentteki anıtların tanımını yapmışlardır. Knidos’ta ilk dönem kazıları 1857-1859 yılları arasında Sir CH. T. Newton tarafından sürdürülmüş, bu çalışmalarda birçok önemli eser ve Aslanlı Mezarın yaklaşık 8 tonluk aslan heykeli British Museum’a taşınmıştır.

İkinci dönem kazıları, Amerikan Long Island Üniversitesi adına Arkeolog Iris C. Love tarafından 1967-1977 yılları arasında sürdürülmüştür. 1987-2006 yılları arasında ise, T.C Kültür Bakanlığı adına Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından Prof. Dr. Ramazan Özgan başkanlığında üçüncü dönem kazıları gerçekleştirilmiştir.

Kentin en erken buluntuları M.Ö 14. ve 13. yüzyıllara ait Miken seramik kap parçalarıdır. M.Ö 12.-9. yüzyıllar arasında Ege ve Dor göçleri esnasında Knidos’a, Sparta’dan gelen bir Dor soyu yerleşmiştir. Knidos’un Dor kökeni bulunan yazıtlarda Roma İmparatorluk Dönemi’ne kadar Dor lehçesinin kullanılmasıyla ispatlanmıştır.

Güneybatı Ege’de Rodos’taki Lalysos, Kameiros, Lindos ve Kos, Halikarnassos ile Knidos Dor Hexapolis’i adı verilen bir altılı kent birliği kurmuştur. Birliğin kült merkezi olarak Knidos belirlenmiştir. Kent M.Ö 7. yüzyılda Sicilya ve Naukratis’te koloniler kurmuştur. M.Ö 6. yüzyılda Knidoslular, Delphi’deki ünlü Apollon kutsal alanına mermer bir hazine dairesi yaptırmıştır. Mermerin kalitesi ve sütun yerine kullanılan taşıyıcı genç kadın figürleri (Karyatidler), kentin ulaştığı yüksek zenginlik ve refahın göstergesidir.

Persler’in Batı Anadolu’yu işgalleri sırasında, Knidoslular yarımadayı günümüzde ‘Balıkaşıran’ olarak adlandırılan en dar yerinden kesmeye çalışmışlar, bu girişim arazinin yapısı nedeniyle sonuçsuz kalmış ve Knidos Pers yönetimi altına girmiştir.

  1. Ö 5. yüzyılda Atik-Delos Deniz Birliği’nin bir üyesi olan Knidos, Pelloponnessos savaşları sırasında (M. Ö 431-404) güçlenen Spartalıların tarafına geçmiştir. O dönemdeki ticari ilişkilerinin çapının boyutlarını, Afganistan’da bulunan Knidos sikkelerinden anlamak mümkündür.

Karla Satrabı Mausolos’un gücünü ve etkisini os ve Rodos dahil olmak üzere tüm güneybatı Anadolu kıyılarında hissettirdiği M. Ö 4. yy’da, Knidos parlak çağlarından birini daha yaşamıştır. Bu dönemde ünlü matematikçi ve astronom Eudoxos Knidos’ta gökyüzü hesaplamaları için bir rasathane kurmuş, ünlü heykeltıraşlardan Skopas ve Bryaxiz Knidos için görkemli yontular yapmışlardır. Bugün Bristish Museum’da sergilenen oturan Demeter yontusu bunlardan biridir. Sağlık tanrısı Askleplos’un M. Ö 6 yy’dan beri Knidos’ta onurlandırıldığı bilinmektedir. Knidos Tıp ekolü de antik dünyada popüler bir hale gelmiştir. Knidos antik dönemde de günümüzde olduğu gibi bir ziyaret ve turizm merkeziydi, bunun temel nedeni ise M. Ö 4. yy’ın ünlü heykeltıraşlarından Praxiteles’in Knidos antik kenti için yaptığı çıplak bir Aphrodite heykelidir. “Aphrodite Euiploia” yani denizcileri selamlayan Aphrodite sıfatıyla anılan bu heykel, kentin yakınlarından geçen bütün gemilerin görebileceği bir tepe üzerinde konmuştur.

Knidos M. Ö. 3. yy yazıtlarının d belgelediği gibi Mısır hanedanlarıyla yakın ilişki içinde olmuştur; Knidoslu mimar Sostratos, dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye’deki deniz fenerinin de mimarıydı. Aynı mimar Knidos’ta ‘ambulatio pensiles’ olarak tanımlanan çok katlı bir Stoa inşa etmiştir. Knidos antik dünyada şarap ve zeytinyağı üretimiyle de tanınmıştır, özellikle dalında yarı kurutulmuş çok olgunlaşmış üzüm tanelerinden preslenmeden önce elde edilen tatlı şarabı protopon çok övülmüştür. Bunları ihraç etmekte kullandığı amphoralarıyla da ünlenmiştir.

Kent, Helenistik ve Roma Dönemleri boyunca önemli bir seramik üretim merkezidir. Knidos Amphora, kandil ve kabartma bezemeli kapları (oinophoros) Akdeniz havzasındaki hemen her kente ihraç edilmiştir. Ayrıca kentte defne (daphne cnidium), keçi boynuzu (ceratonia siliqua ), papirüs katkı maddesi olarak da kullanılan bir tür kamış (arundo donax) yetişiyor ve ihraç ediliyordu.

Bu kalkınma döneminde kentte canlı bir yapı faaliyeti başlamıştır. Kentin batı bölümünün en üst katında yer alan Korinth düzenindeki yuvarlak tapınak ile önündeki bina dizisi inşa edilmiştir. M. Ö. 2 yy ortalarında yuvarlak tapınağın alt kısmında Apollon Karneios (sürülerin, hasatın, bağbozumunun tanrısı) için bir tapınak ve friz süslemei basamaklı anıtsal sunak (altar) inşa edilmiştir. Bunlardan başka kentte Dionysos Tapınağı, biri büyük biri küçük olmak üzere iki tiyatro, bilinen sekiz adet kilise, Dor Tapınağı (Pembe Tapınak), Anıtsal Çeşme, Helenistik Villa, Odeion, Muslar Kutsal Alanı, Demeter Kutsal Alanı gibi önemli anıtlar da mevcuttur.

Yuvarlak Tapınak Terası

Yuvarlak tapınağın (Tholos) temel ve podyumu gri mermerlerden olup, üst yapısı yumuşak poros taşındandır. Merdivenli giriş ve sunağı doğudadır. Yuvarlak cella sütunlarla çevrilmiş olup, üst yapı Korinth başlıklar tarafımdam taşınmaktadır. Bugünkü kalıntılar İ. Ö. 2 yy’dan kalmadır.

Batı ve doğudaki sadece temelleri korunan küçük yapıların hazine daireleri olduğu düşünülmektedir. En doğudaki uzun binanın ise dini törenler ve ziyafetler için kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Apollon Tapınağı ve Sunağı

Sunağın alt yapısı gri mermerdendir. Yazıtlara göre, Sunağın Apollon Karneios’a ithaf edildiği ve Zenodotos ile Antiocheia’lı Theon adlı yontucular tarafından İ. Ö. 2. yy’ın ortalarında yapılmıştır. Adak yerinde merdivenle çıkılmaktadır. Sunağın etrafı kabartmalı bir mermer frizle süslenmiştir. Sunağın kuzeyinde ve doğusunda bir mağara ve su kaynağı bulunmaktadır.

Tapınak ise yumuşak poros bloklardan oluşmaktadır ve bu yüzden oldukça tahrip olmuştur. Kuzeyde, teras duvarının üzerinde yer alan basamaklar tören sırasında seyircilerin oturması için kullanılmıştır.

Apollon Tapınağı ve Altarı

Anıtsal Propylon’un batısında Apollon terası bulunmaktadır. Teras, kentin batısında ve Askeri Limana hakim pozisyondadır. Alan adını burada bulunan kentin en önemli kült alanlarından biri olan Apollon tapınağı ve altarından almaktadır.

Terasın güneyinde yer alan büyük dörtgen konglomera bloklardan meydana gelen Teras Duvarı farklı dönemlere ait yapım ve yenileme aşamaları göstermektedir. Teras duvarının hemen önnde yer alan tapınak doğu batı doğrultusunda girişi doğuda olacak şekilde inşa edilmiştir. 19×11 m. ölçülerindeki yapının ante duvarları arasında iki sütun bulunmaktadır.

İç kısımda kolosal bir heykelin bacak-diz kısımlarına ait kalıntı bulunmaktadır. Kıyafeti ve duruşuyla Apollon Kitharodos görüntüsü vermekte olan bu parça, büyük bir ihtimalle kült heykeline aittir.

Terasın doğusunda yaklaşık 11×7 m lçülerinde bir altar yer almaktadır. Kazılar esnasına, bugün Marmaris müzesinde sergilenen frizler bulunmuştur. Üzerlerinde su perileri ( nympheler) olması gereken dans eden kızlar işlenmiştir. Bu blokta “nymphai” yazısı ve frisi yapan ustaların adları yer almaktadır: Antiochialı Theon ve Knidoslu Zenotodos. Bu heykeltıraşların M. Ö. erken 2. yy’da faaliyet gösterdikleri bilinmektedir.

Bu kısımda bir de Apollon Karneios adının geçtiği bir yazıt bulunmuştur. (Sürülerin bozboğumunun tanrısı). Bu sayede tapınağın ve altarın Tanrı Apollon onuruna yapıldığı kesinlik kazanmıştır. Karneia bayramı, Dor kökenli yerleşim yerlerinde görülen öenmli bir festivaldir. Dor Hexapolis’i ve diğer yerleşim yerlerinden bu dokuz günlük festivale yoğun ziyaretçi akını olduğu düşünülmektedir. Terasın kuzeyinde bulunan duvarın üst kısmındaki oturma sıralarının da festivale katılan izleyiciler için tasarlandığı anlaşılmaktadır.

Propylon

Kentin ana caddesi doğu-batı caddesi ile liman caddesinin kesişme noktasında 10×7 m ölçülerinde bir platform bulunmaktadır. Bu paltformun üzerinde ön cephesi 4 sütunlu 11×8 m ölçülerinde revak görünümlü İon düzeninde propylon yer almaktadır. Propylon hemen batıdaki Apollon tapınağı ve altarının bulundupu kutsal alana bağlantıyı sağlamaktadır.

Yapı, mimari bezemelerin stil özellikleri nedeniyle erken Helenistik döneme tarihlenmektedir.

Stoa

Stoa, kentin güneyinde, Dionysos Tapınağı ve Küçük Tiyatro’nun da yer aldığı en alt terasta inşa edilmiş olup 1996-2006 yılları arasına kazılarla ortaya çıkartılmıştır. Doğusunda ‘Tiyatro Caddesi’ batısında ise ‘Liman Caddesi’ bulunmaktadır. Güney büyük teras duvarının önüne inşa edilen Stoa 5×4 metre ölçülerinde dörtgen planlı, birbiri yanı sıralanmış mekanlar ve bunların önündeki sütunlu galeriden meydana gelmektedir. Stoa doğu batı doğrultusunda 132 metre uzunluğundadır.

Mekanlar olasılıkla dükkan ve depo olarak kullanılmıştır. Aynı zamansa bu mekanların bir kısmı, aynı terasta bulunan Dionysos Tapınağı ile alakalı, dinsel içerikli kullanıma sahiptir. Stoa’nın ana bölümünü meydana getiren mekanların duvarlarının inşasında en altta dörtgen gri-mavi sert kireç taşı kullanılmıştır. Üstüne büyük ancak daha hafif kumtaşı (poros) bloklar getirilmiştir. Dyvarların iç yüzeyleri ince işçilikli beyaz sıva ile kaplanmıştır. Yapının güneye bakan dış cephesi profilli ve bezemeli mermer plakalarla kaplanmış. Aynı zamanda dış yüzey renkli mermer ince plakalardan oluşan bir çeşit mozaikle (opus sectile) süslenmiştir. Mavi, sarı, bordo ve yeşilin tonlarından oluşan bu parçacıkların her biri, kuzey Afrika ve İtalya gibi merkezlerden getirilmiş, bu işçilik sayesinde görkemli bir ön cephe elde edilmiştir. Dış cephesinde, mekanlar boyunca devam eden uzun bir yazı yazıtı bulunmaktadır. Bu yazıt da maviye çalan plakalar üzerine kakma tekniğinde yerleştirilen bordo mermer harflerden oluşmaktador. Birleştirilebilen parçalar halinde “Stoa” yazısı okunabilmektedir.

Stoa mekanlarının güney cephesi boyunca devam eden sütunlu galeri ana yapıdan 7 metre uzaklıktadır. Sütunlu galeri Korinth düzeninde inşa edilmiş olup, sütun gövdeleri gri-beyaz mermerden, başlıklar, arşitrav, friz ve konsol blokları beyaz mermerdendir. Galerinin toplam yüksekliği 7.5 metredir. Sütunlu galerinin batı ucunda stoa yapısına ve terasa bağlantıyı sağlayan görkemli bir giriş ve girişin yakınlarında tümüyle mermer ile kaplanmış aöık bir mekan tespit edilmiştir. Bu mekanda heykel kaideleri ve çıplak bir erkek heykeli bulunmuştur. Aynı zamanda duvarları ile bitişik yine mermerden oturma bankı vardır. Stoa yapısını onaran ve yenileyen Aristokleidas’a adanmış olan bu özel mekan ‘Mermer Oda’ olarak adlandırılmıştır.

İlk kez Helenistik dönemde inşa edilen yapı M. S 1. yy’ın sonu yada 2. yy’da sütunlu galeri eklenmesi ile yenilenmiştir. Arkeolojik kazı buluntuları Stoa’nın M. S 3. yy’da yıkıldığı ve birden fazla yapım aşaması ya da restorasyon geçirdiğini göstermektedir.Buluntular ışığında M. Ö. 3 yy’da yapıldığını, özellikle batı uç kısmının ise M.S 6. yy’da dahi kullanıldığını söylemek mümkündür.

Dionsos Tapınağı

Tapınak kentin ‘Küçük Tiyatro’sunun batısında, her iki limanın hemen yakınına ve en alt terasa inşa edilmiştir. Frizlerinde konu edilen tanrı Dionysos ile ilgili sahnelerden dolayı Dionysos Tapınağı olarak adlandırılmıştır. Deniz yoluyla kente gelenleri karşılayan bu yapının üzerine, erken Hristiyanlık döneminde bir kilise inşa edilmiştir. Bundan dolayı orjinal planı açık değildir. Bununla birlikte yapı muhtemelen peripteral planlı ve İon düzenindedir. Tapınağın alt yapısının beyaz, üst yapısının ise Rodos’tan getirilen mavi-beyaz Lartios mermerinden olduğuna dair izler vardır. Friz bloklarının ve mimari plastik elemanlarının genel stil özelliği tapınağın Helenistik dönemde inşa edildiğini göstermektedir.

Küçük Tiyatro

Ana kara bölümündeki yamacın güneyine ve Ticari Liman’a hakim konumda inşa edilen tiyatro, Greko-Romen tarzda olup yaklaşık 5.000 kişiliktir. Seyirci sıralarının uç noktalarında, doğu ve batıya yerleştirilmiş tonozlu iki giriş (parado) bulunmaktadır. İnşasında yerli kireç taşı ve konglomera ile mermer bloklar kullanılmıştır. İki katlı olduğu düşünülen sahne binası birçok kez tadilat görmüştür. Bulunan mimari blklar, sütunlar ve heykeller sahne binasının inişlerle ve bunların içlerine yerleştirilmiş heykellerle süslendiğini göstermektedir. İlk kez M. Ö. 2. yy’da inşa edildiği düşünülen tiyatro M. S. 1-2. yy’da son şeklini almıştır.

 

More from the blog

Dalyan’da Gezilecek Yerler

Dalyan, İztuzu, Çamur banyosu, Kaunos Antik Kenti, Kral Mezarları, carettalar, mavi yengeç; Bunları bilmeyen yoktur sanıyoruz. İlk evlendiğimiz yıllar Türkiye’yi karış karış gezerken yolumuz...

Fethiye Gezi Rehberi

Fethiye gezi rehberi ile Türkiye'nin en iyi tatil bölgesinden biri olan bu bölgeye gitmeden önce bilgi sahibi olmanız ve Fethiye planlamanızı daha iyi yapmanız...

Datça’nın Koy ve Plajları

Dik kayalarla çevrili Datça yarımadasında 78 tane birbirinden ayrı güzelliğe sahip bük vardır. Koyların hepsinde olmasa da bazıları çok güzel ve uzun kumsallara ev sahipliği yapmaktadır....

Datça Yarımadası

Datça Yarımadasına önce Karlar ve ardından sırasıyla Mısırlılar, Hititler, İskitler, Asurlular, Dorlar, Persler, Sparta ve Atinalılar, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve son olarak Osmanlıların...