Klasik İtalya Turu rotasında bulunan İtalya‘nın en güzel şehirlerinden biri Venedik hakkında merak edilen tüm detaylar Venedik gezi rehberimiz ile karşınızda. Venedik gezilecek yerler ve daha pek çok aranan soruların cevabı Venedik gezi notlarımız başlığı ile kaleme aldığımız Venedik rehberi ile sizlerle.
09:25 treni ile Floransa’ya veda edip 11:33’de Adriyatik denizinin kıyılarında 118 adacıktan üzerine kurulu Venedik’e merhaba diyoruz. İstasyonun çıkışında kanal karşılıyor bizi. Sol tarafta Santa Lucia kilisesi tam önünde ise Grande Canal’dan karşıya geçmeyi sağlayan Scalzi köprüsü var.
Sola dönüp Terra Lista Di Spagna sokağından Campo S. Geremia meydanına varıyoruz otelimiz bu meydanda tam San Geremia kilisesinin karşısında. Yine check-in saatinden önce vardığımız için valizleri bırakıp Ponte Guglie köprüsünden geçerek Venedik sokaklarını keşfetmeye başlıyoruz. Bu köprüyü geçtikten sonra genişçe bir sokak çıktı karşımıza hemen ilerde yolun tam ortasında ufak bir Pazar kuruluydu. Sokağın sonuna kadar sağlı sollu mağazalar vardı. Tabi en beğendiğimiz maske satan mağazalardı. Bu kadar çok maskecinin olması Venedik Karnavalından ileri geliyor. Karnavalın amacı insanların sosyal sınıf farkının ve spontanlığın 1 günlük bile olsa ortadan kaldırılmasıymış. Sokak sokak dolaşıp Venedik’in en ünlü köprüsü olan Rialto’ya vardık.
Rialto Köprüsü
Hazır Rialto köprüsü demişken şu kısa bilgiyi de vereyim; Venedik’te 170 kanal 400 tane de köprü varmış. Köprünün üstü ana baba günü herkes resim çekilme derdine düşmüş. Bizim ne eksiğimiz var biz de bir çok kare resim çekip yine köprünün üstündeki Eyes Wide Shut filmindeki maskelerin yapıldığı mağazayı gezip avrupanın en güzel salonu olan San Marco meydanına çeviriyoruz rotayı.
Meydan’dan ilk karşımıza çıkan Saat kulesi hemen karşısında San Marco Bazilikası bitişinde ise Dükler Sarayı ve yine meydanda dünyanın en güzel kütüphanalerinden biri Sansovino Kütüphanesi vardır. Kütüphane en nadir ve zengin eserleri barındırmaktadır. Rönasans döneminde tamamlanan saraya bu ismi veren Palazzo Ducale’dir. Meydan ilk kurulduğu yıllarda pazar yeri olarak kullanıyormuş fakat sonraları temiz tutulması istenildiği için pazar kurulması yasaklanmış. Meydana girer girmez insan kendini masaldaymış hissine kapılıyor. Napoleon boşuna “San Marco Meydanı, dünyanın en güzel dans pistidir ve sadece mavi gökyüzü, onun çatısı olmaya layıktır” dememiş.
Meydan’dan ilerleyince başka bir köprünün üzerinden geçerken solumuzdaki köprü ilginçti. Meğer Ponte Dei Sostri ismindeki barok yapımı köprü Dükler Sarayından hapishane’ye bağlanıyormuş. Eskiden mahkumlar bu köprüden geçerken son kez Venedik’e bakıp ah çekerlermiş o yüzden şimdi buraya Ah’lar Köprüsü de denilmektedir.
San Marco’nun orada helikopter turu düzenlenen bir stand vardı. Kişi başı 45 euro ödeyerek 45 dakikalık bu deneyimi yaşabilirsiniz. 30 dakika San Marco’dan Lido adasına teknelerle gidiş dönüş ulaşım sağlanıyor. Venedik’i havadan izlemek için 15 dakika unutulmaz bir an yaşayabilirsiniz.
Tekrar Rialto Köprüsünün oraya gidip kanalın yanına kurulu restaurant’ların birinde yemeğimizi yedik. 1 gün sonra tekrar aynı restaurant’a geldiğimiz de öğrendim ki dün yediğim yemeklerin içinde hep domuz eti varmış. Bilmeden yemiş olduk artık ama tat olarak normal etten bir farkı da yoktu. İlk gittiğimiz gün hadi biz akıl edip de sormadık aklı beş karış hava da olan garson da bir şey demedi ki. İkinci gün başka bir garson ilgilendi. Bu sefer benim yediklerimi Orkun yemek isteyince garson domuz eti bilginiz olsun dedi. Kanal yanında bu güzel ambiyans ortamında yemeğimizi bitirip yine sokak sokak gezmeye devam ediyoruz.
Venedik’te kimsenin ne yazık ki arabası yok adamların parası olmasına rağmen lüks arabalara binemiyorlar. Ne kötü değil mi : ) Evlerinin önünde tekneleri var, teknesi olmayanlar da tabanlara kuvvet gideceği yere gidiyor artık.
Venedik Evleri
Ertesi gün S. Lucia İstasyonun önündeki Vaporetto durağından 1 günlük vapur biletlerimize kişi başı 18 euro vererek önce Murano ardından Burano adasına geçtik.
Murano Adası
1921 yılında Venedikteki tüm cam ustaları bu adaya yollandığı için uzunca yıllar burası Avrupa’nın tek cam üreten adası olmuştur. Vapur’dan iner inmez sol da cam fabrikası vardı. Biz sağ dan adanın ortasına doğru gitmeye karar verdik. Her yerde cam eşyalar satan mağazalar ve atölyeler vardı. Aklımıza gelebilecek her şeyin camını yapmışlar.Buradan Burano adasına geçtik.
Fotoğraf çekmeye ve renklere doyamadığımız Burano Adası
Burada bütün evler 2 katlı ve her evin rengi birbirinden farklı Niye Mi ? Balıkçı adası olarak bilinen bu ada da balıkçılar sarhoş olarak adaya vardıklarında evlerini karıştırıyorlarmış bunu önlemek için herkes evini istediği renge boyayarak gece şarhoş gelen balıkçılar evlerini renginden tanıyarak bu karıştırma ortadan kaldırılmış. Evlerin rengi kadar süsledikleri minyatürler ve saksılarla da çok güzel dekore etmişler. Ada da yaşayan halk evini boyamak istediğinden belediyeden izin almak zorundaymış.
Burano Adası renkli evlerinin yanı sıra dantel sanatıyla da ünlüdür. Hepsi el işçiliği olduğundan fiyatlar oldukça yüksekti. Daracık ışık girmeyen büyülü sokaklarda, trafik keşmekeşinden kurtulduğumuz 2 günlük Yüzen Şehir “Venedik” gezimizin sonuna geldik. İtalya gezimizin son rotası olan Roma’ya doğru yol alıyoruz.
Gezi Tarihi : Ekim 2012