Alacahöyük

Çok merak ettiğim ve bir türlü başlamaya fırsat bulamadığım 5 seriden oluşan Ramses’e en nihayetinde başladım. Ancak kitap 1 serisinde ne yalan söyleyim pek haz alamadım. Ancak 2 seriden sonra Hitit İmparatorluğu da kitaba dahil olunca kitap daha bir sürükleyici olmaya başladı. Orkun ne zaman görse elimde Ramses kitabı var 🙂 Evet ilk defa bu kadar uzun sürede kitabı bitiriyorum ama kitabın beni sıkması yada konunun ilgimi çekmemesi değil gerçekten kitabın bitmesini istemediğimdi. Kitabın içeriğine girecek değilim ancak bitirdikten sonra ayrıca İncil’de de adı geçen bu küçük kavmi (Hititleri) Hattutaş merakım başladı. Çorum da hazır işim çıkmışken Alacahöyük’e gitmeye karar verdim.

KISACA HİTİT İMPARATORLUĞU DÖNEMİ

Asur Ticaret Kolonileri çağında Anadolu’daki beylikler : Neşa (Kaneş), Hattuş, Mama, Puruşhanda, Kuşşara ve Zalpa olmuştur. Yazılı belgelerde belirtilen Pithana ve oğlu Anitta zamanında Anadolu’da merkezi bir devlet kurulmasını sağlamıştır. Anitta Neşa, Zalpa ve Hattuş’u ele geçirerek ilk kez büyük kral ünvanını almıştır. Asıl olarak Anitta’dan yy sonra aynı soydan gelen Kuşşaralı Labarnaş Hattuş’u başkent yapıp, kente Hattuşaş, kendine de Hattuşalı anlamına gelen Hattuşuli adını vermiş böylece Hitit Devleti resmen kurulmuştur.

Hitit İmparatorluğunun ilk Kralı II. Tuthaliya’dır. II. Tuthaliya’Dan sonra en önemli krallardan biri Mutavalli olmuştur. Mutavalli döneminde Anadolu’da hakimiyet kurulmuş ve sonra Suriye’ye seferler yapılmıştır. Mısır ile yapılan Kadeş Savaşı da yine bu dönemde (M.Ö 1274) gerçekleşmiştir. M.Ö 1269 yılında imzalanan Kadeş Antlaşması tarihte ilk yazılı antlaşma olmuştur. Antaşma tabletinin bir kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin girişinde sergilenmektedir. Kadeş Savaşının yarattığı yıpranmadan sonra İmparatorluk tamie edilemez hale gelmiş ve zamanla gerilemeye başlamıştır. M.Ö 1200 yılıında Karadeniz dağlarından gelen Kaşkalar tarafından Hitit İmparatorluğu yıkılmıştır.

ALACAHÖYÜK

Ankara’nın 160 km. doğusunda, Çorum’un 45 km. güneybatısında, Boğazköy-Hatuşa’nın 25 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır.

Alacahöyük W.Hamilton tarafından 1835 yılında keşfedildi. Bu tarihten itibaren birçok gezgin ve bilim adamının ziyaret ettiği Alacahöyük’te ilk kazılar, 1907 yılında Theodor Makridi tarafından İstanbul Müzeleri adına yürütüldü. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra Atatürk’ün direktifleri ile Türk Tarih Kurumu tarafından ilk Türk kazısı olma özelliği taşıyan Alacahöyük’te sistemli kazılara 1935 yılında başlandı. Eski Tunç ve Hitit çağında çok önemli bir sanat ve kült merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık tespit edilmiştir.

SFENKSLİ KAPI

Kalker temel üzerinde andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir. Sfenksli Kapı bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal girişidir. Girişin iki yanında büyük söğe bloklarının dış yüzleri sfenks protomlarıyla süslüdür. Kulelerin dış ve iç yüzleri kabartmalı ortostadlarla bezelidir. Sol kulede, kaide üzerinde ayakta duran boğa “Göklerin Fırtına Tanrısı” sembolleştirir. İzleyen blokta sunak önünde, kurban hayvanları keçi ve koçların getilişini, merdivenle ve hançerle gösteri yapan figürler izlemektedir.

Arkasındaki blokta biri küçük bir hayvanı, olasılıkla bir ritonu taşımakta, diğeri saz-gitar çalmaktadır. Sonuncu blokta ise iki tekerlek üzerinde sağa yönlendirilmiş, iri bir boğa görülmektedir. Sırtındaki yüksek çıkıntı onun, bir kült objesi olduğunu düşündürmektedir.

Sağ köşe bloklarda, tahtında oturan bir tanrıça ile ona tapan görevlileri gösteren kabartmalar yerlerinde korunmuştur. Alacahoyuk “Sfenksli Kapı” serisinde bir kült festivalinin kutlanışı canlandırılmıştır.

ESKİ TUNÇ ÇAĞI MEZARLARI (M.Ö.2500-2000)

Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlığının aydınlanmasında çok önemli bir yeri olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı “Kral” mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. Mezarların en büyükleri 30 metrekare ve yaklaşık 1 metre derinliğindedir. İçinde bulunan ölü ve onunla beraber gömülmesi planlanan eşyalar düzenli bir sistem içindedir ve ölen kişi hemen hemen her mezarın batı kısmına yerleştirilmiştir. Ölünün başı hep batıya konup, yüzü de her seferinde güneye çevrilmiştir. Altın ve gümüş takıların çoğu ölünün üzerinde bulunuyordu. Bunun dışında idol (stilize tanrı, tanrıça figürleri), silah, kap veya testi gibi özel eşyalar ölünün yanı başına bırakılmıştır. Güneş kursları mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılan özgün eserlerdir. Bunlar Hititlerden önce Anadolu’da yaşamış Hattilere aittir. Güneş kurslarının dönemin kutsal hayvanı boğa boynuzlarıyla çevrelenmiş olması kültsel bir işlevi olduğunu göstermektedir. Tanrıları ve evreni temsil eden güneş kursları mezara da dinsel bir inanış sonucu bırakılmışlardır. Aynı mezarlarda tek olarak bulunan boğa ve geyik heykelleri daha sonra Hitit döneminde de olduğu gibi tanrılara temsil edilmektedir. Dört yanı taşlarla örülmüş dikdörtgen mezarlar; gömü töreninin ardından ahşap hatıllarla kapatılıp, üzeri killi toprak ile sıvanmıştır. Bunun üzerinde defin töreninin bir parçası olarak kurban edilmiş sığır başları ve bacak kemikleri bırakılmıştır.

GÜNEŞ KURSU

Eski Tunç Çağı’nın son evresinde (M.Ö. 2500-2000) şaşırtıcı zenginlikteki bu mezarlara Hatti ülkesinin kral ve kraliçeleri, aynı zamanda, rahipleri veya rahibeleri gömülmüştür. Ölü hediyelerini altın, gümüş, elektrom, bakır ve tunç ile kehribar, hakiki kil ve demirden yapılmış eserler oluşturur. Ölü hediyeleri arasındaki boğa ve geyik figürleri ile güneş kursları da önemli buluntulardandır. Bunların önemli bir bölümü Anadolu’da ve dışında benzeri olmayan, çoğu öteki dünya tasavvurlarına bağlı, dinsel objelere aittirler.

Güneş kurslarının dönemin kutsal hayvanı olan boğa boynuzları ile çevrelenmiş olması bunların kültsel işlevi olduğunu göstermektedir. Kusrların ortasında duran boğa ve geyik gibi hayvanlar tanrıyı, çevresinde çeşitli bezemelerle oluşturulmuş bölüm evreni, bazı kuslarda ise güneş ışığını sembolize etmektedir. Işınsız çelenk biçimli semboller gökyüzü yuvarlağını, ortasındaki hayvanlar da birer tanrıyı canlandırmaktadır. Boğalar en büyük tanrıyı (Gök-Hava Tanrısı), bazı güneş kurslarındaki küçük yuvarlak sallantılar da yıldızları temsil etmekte, dini törenlerde bir sapa takılarak taşınan bu kurslar ses çıkartmak amacıyla kullanılmaktaydı. Güneş kursunun bezemeleri Hatti sanatının özelliklerini taşımaktadır. Tanrıları ve evreni temsil eden güneş kursları mezarlara da dinsel bir inanış sonucu bırakılmışlardır. Dinsel törenler sırasında bir sopanın ucuna takılan bu simgeler geçit alayının önünde taşınmaktadır.

BATI KAPISI TÜNEL

KRAL VE KRALİÇE MEZARLARI

Hatti ülkesinin kral ve kraliçelerine ait 13 ayrı mezar keşfedilmiştir.

Oda mezarlar yetişkin erkek veya kadınlara aittir. Çocuk veya bebeklere rastlanmamıştır. Ölünün hediyeleri yanına yerleştirilip mezarın üstü ağaçlarla dam biçiminde kapatılmıştır.

Kadınlara (Kraliçelere) ait mezarlar, süs eşyalarının bolluğu, maden ve kıymetli taşlardan yapımı, teknik ve biçimleri bakımından eşsizdir. Altın diademler, taçlar, iğnleer, bilezik, gerdanlık ve kolyeler, küpe, saç halkası, toka, kulak tıkaçları, gümüş tarak ve bakır ayna, mezarlara bırakılan seçkin süs eşyalarını oluşturur. Altından yapılmış çeşitli elbise ve kemer süsleri, ölülerin giysili olarak gömüldüklerini göstermiştir.

Alacahoyuk mezarları din ve kültle ilgili ölü hediyelerinin en güzel örneklerini vermiştir. Şüphesiz bu grubun en önemli eserleri güneş kurslarıdır.

Krali mezarlara bırakılan diğer grup eseri, birer kaide üzerinde duran, döküm tekniği ile yapılmış boa ve geyik heykelcikleri oluşturur.

Mezarlara bırakılan din ve kültle ilgili diğer buluntuları idoller ve insan figürleri oluşturur. Yassı idoller, gümüş ve bakırdan yapılmıştır. Ellerinde kaplar taşıyan bakırdan çıplak kadın figürleri, Anadolu’nun ilk madeni heykelcikleridir. Yiyecek ve içecek sunma görevi yapan bu heykelciklerin aynı zamanda ölüye öteki dünyada refakat ettikleri ve bizzat ölü kültüne de iştirak ettikleri düşünülmektedir.

Ölü hediyelerinin tiplerine baktığımızda bu mezarlara Hatti ülkesinin bir Kralı veya Kraliçesi, fakat aynı zamanda ülkesinin bir rahibi veya rahibesi olan ölü gömülmüştür. Bu mezarlardaki zengin ölü hediyeleri, Kızılırmak ile Yeşilırmak arasındaki sahada yüksek bir kültürün varlığını kanıtlayan, Anadolu/Hatti yaratıcılığının ürünü, türü kendine özgü arkeolojik belgelerdir.

 

More from the blog

Çorum Gezilecek Yerler

Çorum ili Türkiye'nin görülmesi gereken yerleri arasında en nadiri diyebiliriz. Çorum deyip geçmeyin Çorum gezilecek yerler listemizde bu şehirde ve çevresinde 7000 yıllık tarihe...

Hitit İmparatorluğunun Başkenti Hattuşa

Çorum toprakları üzerinde yer alan Hitit İmparatorluğu’nun Başkenti Hattuşa Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış Türkiye’nin 9. tarihi değeridir. Hattuşa’nın tarihi M.M 600’li yıllara dayanan topraklarda ilk...

Yazılıkaya Tapınağı

Hitit kaya anıtlarının en büyüğü olarak bilinen Yazılı Kaya Tapınağı 12 metre yüksekliğindeki kayalar ile çevrelenmiştir. Aşağı şehirde bulunan ana tapınağın 1.5 km kuzeydoğunda antik şehrin...