Küba seyahatine gidecek olan herkesin Küba tarihi hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bu makalemizde sizleri sıkmadan kısa kısa Küba tarihinden söz edeceğiniz. Ama illa enine boyuna tüm detayları satır satır öğrenmek istiyorum derseniz. Küba’daki ilk insanlıktan günümüze kadar ülkenin tarihini Küba Tarihi başlıklı bölümümüzden tek tek okumanızı tavsiye ederiz.
Küba Tarihi – Küba Ekonomisinde Canlanma
Küba Tarihi – Amerika’nın Oyun Bahçesi
Tarihten Günümüze Küba
Karayipler’de yer alan ada ülkesi Küba önce İspanyolların bölgesiydi. İspanyollar döneminde Afrika’dan buraya kölelerin getirildiği köle ticaretinin merkeziydi. 400 yıl kadar köle ticaretinin merkezi olan Küba sonra Amerika işgali ile karşı karşıya kalıyor. Amerika Birleşik Devletleri 19. yy’dan bu yana isteğinde bir parça azalma olmadan bu ülkeyi kendi topraklarına dahil etmek istediği için Küba’ya 1898 ve 1906 yıllarında iki kere Amerikan ordularını yolluyor. Ancak her iki işgal hareketinde de Küba’yı kendi idarelerine geçirmeyi başaramıyorlar.
Batista Dönemi
1933 yılından 1959’a kadar Küba’nın başında Batista bulunuyordu. Baskıcı Batista tarafından yönetilen ülkede Amerikan parası hakimdi. Amerikalılar ülkelerinde yasak olan şeyleri tatmak için Küba’ya geliyor burada aklınıza gelebilecek tüm yasakları dilekleri gibi yapabiliyorlardı.
Rejime karşı huzursuzluk gün geçtikçe büyüyordu. Dolayısıyla Küba 1950’li yıllarda yavaş yavaş kaynamaya başlayıp, gerilim gittikçe artıyor. Üniversiteli gençler sokaklara dökülüyor, işçi ve çiftçiler yeter diyor, fuhuş alıp başını gidiyor ve açlık baş gösteriyor.
Batista sarayı ziyaretinde geçmişin izlerini duvarlardaki tablolarda görebilirsiniz.
Batista sarayı 1953 yılında muhalefet lideri Fidel Castro bir ordu kışlasına saldırı düzenledi. Ve bunun üzerine yakalanıp hapse atıldı. 15 yıl hapis cezası alan Fidel 2 yıl yattıktan sonra Fidel Meksika’ya gitti. Batista yönetimini deviremediği için Meksika’da bununla ilgili planlar yapmaya devam etti.
Fidel ve Che’nin Bir Araya Gelişi
Fidel’in Meksika’da sürgünde olduğu dönemde Ernesto Guevera’da Meksika’daydı. Ernesto 4 yaşında okumayı söken, iyi eğitim almış bir doktordu. Ama istediği şey mesleğini yapmak, normal insanlar gibi yaşamak yerine bir davanın peşine düşmekti. Daha 10 yaşındayken elektrik zammını öğrenir öğrenmez bütün sokak lambalarını sapanla patlatan bir çocuktan bahsediyoruz. Ama aradığı davayı Fidel ile tanıştığında bulmuştu.
Fidel’in Küba’yı işgal hazırlığı Ernesto Guevara’nın onun davasına dahil olması için yeterli sebepti. Devrim ateşiyle yanan iki genç insan bütün planları birlikte yaptılar. Ernesto Che Guevara rehberi Fidel ile kendini isyanlarla dolu bir hayata sürükledi.
Che ismi nereden geliyor?
Asıl ismi Ernesto Guevara olan Arjantinli gence bu takma adı yani Che’yi Kübalılar takmıştı ona. Fidel’le tanışmasının ardından Kübalıların ona bu ismi vermesiyle artık Che ile bütünleşmişti. O Ernesto Guevara değil Ernesto Che Guevara olmuştu.
2 Aralık 1956 Küba isyanının başladığı yıldır. Che, Fidel Castro ve beraberindeki 80 gerilla Küba devrimi için Meksika’dan açılmaya başlamıştır. Fidel Castro’nın işgal kuvvetlerine katılan Che burada boynundan yaralanıyor. Bunun üzerine Küba davasına baş koyan Che devrim ordusunda en yüksek rütbeye getiriliyor. Yani kumadan oluyor. Ve o işte beresinde bulunan o tek yıldızı burada kazanıyor.
Küba devriminin en önemli şehirlerinden bir tanesi iletişim merkezi olan Santa Clara şehridir. Batista’nın savunma kuvvetlerinin son kalesi olan şehirdir. Che ve Fidel Castro Havana’ya ilerlerken Bastista ile burada çatıştılar. Ve Che’nin zekası ile Batista’nın yolladığı silah dolu trenin rayları kesilerek silahlara el koydular. Santa Clara bölgesinin düşmesi halinde devrim savaşının kazanılacağı kesindi. Ve sonuç nitelim o şekilde sonuçlandı.
Zafer alayıyla, halkın büyük coşkusuyla Havana’ya giriş yapıldı. Ve Fidel artık Küba halkının lideri oldu. Fidel lider olduktan sonra Che’yi hiçbir zaman yanından uzaklaştırma. Onu idareci yaptı ve ordunun başına geçirdi. Çünkü devrimci adaletini uygulayabilecek tek kişi Ernesto Che Guevara’ydı.
1959 Küba devrimi ardından Küba kapitalist dünyanın politik düşmanı haline geldi. Fidel iktidara gelir gelmez uluslararası bir direniş yağmuruyla yüz yüze geldi. Özellikle Amerika’nın baş düşmanı oldu. Devrimin gerçekleştirilmesiyle elit kitle ve zenginler Amerika Florida’ya gittiler. Ve giderlerken de ülke dışına ciddi anlamda para kaçırıldı.
Fidel başa geldikten birkaç ay sonra Amerika ziyareti gerçekleştirdi. Amacı karşılıklı bir işbirliği yapmaktı. Amerika kabul etmeyince Che, Fidel Kastro tarafından özel yetkilendirilerek bu yeni rejim için destek toplamaya başladı ve Sovyetler Birliği ile 1960 yılında anlaşma imzalandı. Bu anlaşma üzerine Amerika Küba üzerine ambargo uygulamaya başladı. Ambargo üstüne Fidel Kastro davasında daha kararlı durdu ve Amerika’ya bağımlı olmadı. Mücadele bundan böyle silahla değil yeni toplum için siyasi olacaktı.
Küba sosyalist devrimi gerçekleşip Fidel Küba’nın başına geçtikten sonra hükümet olarak tüm arazi ve işyerlerine, Amerikan yatırımlarına el konuldu. Aklınıza getireceğiniz her yer hastaneler, fabrikalar, özel iş yerleri devletin oldu. Yani çok hızlı bir şekilde özel sektör yok edildi. Her şeye fiyat belirleyen artık devletti.
Bu arada yıl 1965’e geldiğinde Küba’daki idari görevi biten Che Guevara başka bir devrim için Orta Afrika’da Kongo’ya gitti. Küba desteği olan isyan için bulunduğu Kongo’dan sonra Bolivya’ya gitmiştir. Ve burada yakalanıp CIA ajanı tarafından infazı emredilip öldürülmüştür. 1967 yılında 39 yaşında ölen Che onun ideolojisi ile aynı fikre sahip olmayanların bile hayran olduğu, dünyanın en bilinen devrimcisidir.
1960 yılında Küba’ya yardım getiren Belçika gemisi havaya uçuruldu. Sonucunda 100 kişi öldü, 200 kişi yaralandı,
1961 yılında Amerika’nın başına geçen Kenndy domuzlar körfezi operasyonu gerçekleştirdi.
1962 yılında Sovyetlerin Amerika’ya karşı Küba topraklarına nükleer füze yerleştirmesi ve geri çekilmesi,
Amerika’ya yerleşen Küba’lılar CIA ile birlik olup operasyonlar ve sabotajlar gerçekleştirip bu terör eylemleri sonucu yüzlerce kişinin canına kıydılar,
Ambargo sonrası petrolsüz ve elektriksiz kalan ülke artı olarak bu olumsuzlarla da mücadele etmek zorunda kaldı. Sovyetler Birliği petrol, yiyecek ve tıbbi yardımda bulunarak Küba’nın en büyük destekçisi oldu.
Devrim döneminin daha en başında okuma yazma oranı çok çok düşükken eğitim seferberliği başladı. Sonucunda bir yılda bir milyon kişi okur yazar hale getirildi.
Eğitim ve sağlık hizmetleri parasız hale getirildi. Bu durum tüm vatandaşlar için memnun ediciydi. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Küba ekonomisine hayat veren bağlantı koptu. Rusya’dan gelen yakıt kesilince ulaşım ve tarım alanında ciddi sıkıntılar yaşanır oldu. Ülke insanları açlık noktasına getirdi.
Bunun üzerine Fidel Kastro önemli bir karar alarak adayı turizme açtı. Ve günümüzde Küba turizm’de rekora ulaşan ülkelerde baş sırayı çekiyor. Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinden Küba’ya gelen turist sayısı ciddi anlamda fazla.
Unutulmaz lider, devrimci Fidel 2016 Kasım ayında hayata gözlerini yumdu ve ada ekonomisini ayakta tutabilmek için turizme açılan ülke dünyaya açılarak çelişkiler içine sürüklenmeye başladı bile. Bu dönem itibariyle Küba’nın nasıl bir yol izleyeceği bizlerde merak ediyoruz. Kapitalizm ülkeye yayılmadan, Küba değişmeden diyoruz ve Küba için havalanıyoruz. Küba gezi notlarıyla yeni yazılarda görüşmek üzere.