Toros dağının yamacına Likyalılar tarafından kurulmuş olan Kaş tarihte Antiphellos, Habesos/Habesa ve Andifli gibi bir çok değişik isimle anılmıştır. Likya yolu üzerinde bulunduğu için Kaş’ın çevresini saran antik dönemden kalma kentler, amfi tiyatro, mezarlar/lahitler görülmeye değerdir. 509 km uzunluğundaki sahil şeridi boyunca Fethiye’den başlayıp Antalya’da biten Likya yoluna katılmanızı tavsiye ederiz. Tabi 509 km yürümek size göre mi bilemeyiz ama etap etap yapılan ya da Kaş çevresinde bulunan Likya yolu yürüyüş turuna katılmalısınız. Likya yolu üzerinde bulunan 19 antik kentin 7 tanesi Kaş bölgesine yakındır. Bunlar Pinara, Tlos, Simena, Myra, Patara, Xanthos ve Letoon’dur.
Antik kent gezmeyi sevmiyorsanız Kaş’ın eşşiz kumsallarında güneşin tadını çıkarabilir, kano yapabilir, balık tutabilir ya da yamaç paraşütü zevkine varabilirsiniz. Yurt içi tatillerinin olmazsa olmazı, dalışçıların vazgeçemediği Kaş, gerek Akdeniz’in sıcaklığını gerekse Ege’nin mistik havasını yaşayabileceğiniz antik bir tatil beldesidir. Kaş’ın merkezini balık lokantaları, hediyelik eşya satan dükkanlar, tur acentaları ve dar sokaklarını küçük cafeler doldurmaktadır. Bu sayede merkez çok şirin ve canlı bir tatil yöresi haline gelmiştir. Kaş kendisini ziyarete gelen turistlere birbirinden güzel 2 tur paketi sunmaktadır.
Birincisi Kekova Tekne Turu : Kaş limanında yer alan acentanın önünde toplanıp sayımız tamamlandığında teknemize binip muhteşem bir güne yelken açtık. Birbirinden güzel, berrak, turkuaz mavisi ve buz gibi koylarda doyamadan denize girdik Bu nasıl Akdeniz anlamadık ya da biz okyanusun sıcaklığına çok fazla mı alıştık ne
Tur kapsamında gezdiğimiz yerler: Akvaryum koyu, Tersane, Bur koyu, Gökkaya koyu, Mağara ve Kaleköy
Tur boyunca ilgimizi çeken yerlerin başında Kekova batık kent geliyor. Kekova sular altında kalmış bir Likya kentidir. Dalış yapılması yasak olan Kekova Sit Alanında altı cam olan tekneler ile katılacağınız tur sayesinde sular altındaki şehri izleyebilirsiniz. Doğanın ve tarihin sular altında buluştuğu bir yerdir “Kekova”. Batık kent olarak bilinen yer deprem sonucu sular altında kalmaya başlamıştır.
İlgimizi çeken bir diğer yer ise Kale Köy oldu. Burası Sinema Antik kentinin üzerine kurulmuş, bozulmamış ufacık bir köydür. Köyün tam tepesinde ki kaleden almıştır adını. Bulunan yazıtlardan anlaşılan şehir M.Ö 4. yy’a aittir. Sinema kentinin adı ilke kez Pilinius tarafından anılmıştır. Köyü gezmeden önce kaleye tırmanıp ayaklarımızın altındaki manzara sayesinde gözlerimiz kamaşarak geziyoruz. Kekova körfezinin en güzel manzara noktasında günü batırıyoruz. Bu arada köydeki anhk cafe’de mutlaka dondurma yemelisiniz. Tadına doyamayacağınız dondurma ile sıcaklarda serinlememiz için de süper bir tercih.
Kaş’ın ziyaretçilerine sunduğu ikinci tur ise Saklıkent turu oluyor. Saklıkent adını çok duymuşuzdur. Kaş’a varır varmaz ilk işimiz ertesi günümüz için Saklıkent tur paketini satın almak oldu. Klasik tekne turlarından farklı doğa ile iç içe her anını doya doya yaşayarak geçireceğimiz bir gün bizi bekliyordu. Eski ekmek kamyonetinden bozma jeep’lere doluşarak tura başladık. Kaş’tan çıkar çıkmaz ilk durak Kaputaj plajının o eşsiz manzarasında klasik herkesin verdiği pozu çektiriyoruz
Ve yola kaldığımız yerden tüm hızla devam ediyoruz. Antik çağda Likya’ya başkentlik etmiş Xanthos Antik Kentine vardık. Tarihi İ.Ö 8. yy’ kadar giden bölge idari ve dini merkez olmuştur. Bağımsız bir şehir iken Perslerin istilası neticesinde bağımsızlıkları son bulmuş. Ancak istilanın önüne geçemeyen Xantoslu’lar çareyi şehri ve tüm insanları yakmakta bulmuşlardır. Yangından kurtulan aileler burada yeniden şehir kurmuşlardır. M.Ö 429 yılında Atinalılar Xanthos halkından vergi istiyor ve bu sisteme karşı çıkan Xanthoslu’lar kendilerini savaşın içinde bulmuştur. Tüm bu yaşananların üstüne Büyük İskender M.Ö 333 yılında kente gelmiş ve halk Helenleşmiş ardından Ptolemaioslar egemen olmuş ardından Suriye Kralı III. Antiochus döneminde kent en şaşalı evresini yaşamıştır. M.Ö 2. y.y da Xanthos Likya’nın başkenti olmuş hemen sonra Romalılar tarafından işgal edilmiştir. Bizans egemeliği ile şehir psikopozluk merkezi olmuştur. 7. yy’dan sonra başlayan Arap akımları yüzünden şehir tamamen terk edilmiştir.
Xanthos antik kentin kazı çalışmaları 1950 yılından bu yana Fransız arkeologlar tarafından yürütülmektedir. Xanthos’da bulunan iki akrepol surlarla çevrilidir. Roma tiyatrosu ve tiyatronun batısındaki “Harpy” kabartmalı dikdörtgen kaide vardır. Kaidenin orjinal blokları British Museum’da Harpy Anıtı olarak M.Ö 5 yy tarihi ile sergilenmektedir. Bunun hemen yanında 4. YY’a ait Likya Lahdi vardır. Yine bir başka British Museum’a götürülen eserler Nereidler Anıtı, Arslanlı Lahit ve Payava Lahdi’dir. Payava Lahdi 4.yy’a aittir. 1842 yılında C. Fellows tarafından British museum’a götürülmüştür. Antik kent içerisinde diğer görülmesi gerekenler : Likya Ev Tipi Mezar, Kule mezarı’dır. İkinci günümüzü Saklıkent Milli Parkına ayırdık. Jeeplere binerek 18. km uzunluğundaki dünyanın en uzun kanyonuna doğru yol aldık. Kanyon’a girmeden önce ayakkabı kirayabileceğiniz gibi yanınızda da spor ayakkabınızı getirebilirsiniz. Tahta iskeleyi geçtikten sonra kanyonun girişinde ufak bir şelale bizleri karşılıyor. Dizimizin üstünü geçecek kadar ufak bir göletten geçip kanyonu keşfe çıkıyoruz. Güneş ışınlarının dar kanyonun koridorlarına girmeye çalışması, giremese de ışınların yansımasıyla oluşan enteresan renkler ve buz gibi sular içinde yürüyerek gidebildiğimiz noktaya kadar gittik.