Kazdağı Milli Parkı

Ege’ye aşığım, hayranım diye boşuna demiyorum. Ege bölgesinin iklimi, doğası, tarihi herşeyi insana fazlasıyla yetiyor. Cunda adası gezisini tamamladıktan sonra sıra milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma alanına sahip Kazdağlarını gezmeye geldi.

1993 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Milli Parkı olarak ilan edilen Kazdağları 21.452 hektar alan üzerine yayılmıştır. Ekosistemin zarar görememesi adına 2873 sayılı kanun gereğince Milli Park içerisinde üretime izin verilmemektedir. Yalnız üretim değil aynı zamanda avcılık, bitkilerin toplanması ve mangal yapılması da yasak altına alınmıştır. Yalnız belirlenmiş olan etkinlik yerlerinde mangal yapılmadan ateşsiz pikniğe izin verilmektedir.

Yaklaşık 90 bin yıl süren buzul çağından etkilenmemiş olan Kazdağı bunu sahip olduğu doğal zenginliklerine borçludur.

Kazdağları Milli Park içerisinde 800 bitki çeşidi tespit edilmiştir. 31 adet bitki türü özellikle Kazdağı Göknarı buraya özgüdür. Bitki türlerinin bazıları şöyledir; Yabani sarımsak, Kazdağı şebboyu, civan perçemi, deve dikeni, gıvışkan otu, yüksekotu, taş kekiği, Kazdağı kantaronu,sarıkız çayı, ebe gömeçi, kırk kilit otu, sinameki otu. Kazdağı sadece bitki türüyle sınırlı değil elbette. Yaban domuzu, porsuk tilki, kaya sansarı ile boz ayı ve 120 çeşit kuş türü ile hayvan çeşitliliği de mevcuttur.

Kazdağlarının Sarı Kız, Baba Tepe ve Gargaros olarak bilinen Karataş Tepesi ile toplam 3 tane zirvesi vardır. Rehber olmadan Kazdağı Milli Park’ına girmek yasaktır.

Osmanlı tarihinde dahi önemli bir yeri olan Kazdağı’nın Fatih Sultan Mehmet’in Toroslar’da yaşayan Türkmen boylarını İstanbul işgalinde kullanmak amacıyla ağaç kesimi yapması buraya getirtmiş olduğu Osmanlı kayıtlarında yer almaktadır.

Kazdağı Milli Parkına çıkmanın bedeli araç 80 TL ve kişi başı 15 TL’dir. Ya da Akçay merkezden satın alacağınız Kazdağı turu ile rehber + öğle yemeği içinde tüm gün gezebilir, faydalı bilgiler edinebilirsiniz. Saat sabah 10:00’da başlayan tur akşam üzere 17:00’de bitmektedir.

Kazdağı turuna katılmaya fırsatı, vakti olmayanlar ise mutlaka Milli Park sınırları içerisindeki Pınarbaşı ve Hasan Boğuldu olarak bilinen Sutüven şelalesini keşfedebilir.

Hasan Boğuldu’nun Hikayesi :

Hasan Boğuldu bir aşk hikayesinin ve onun hazin sonunu anlatır. Obalı Emine’yle Ovalı Hasan’ın aşk hikayesidir. Hasan’la Emine birbirlerini severler. Ancak ikisinin de yaşayış tarzları birbirinden farklı olduğu için kavuşmaları zordur ama yine de Emine’yi ailesinden ister. Oba geleneğinde ise Emine’nin Hasan’la evlenmesi için bir şart vardır. Hasan’ın köyden Oba’ya kadar hiç dinlenmeden sırtında bir çuval tuz getirmesi gerekir. Hasan bunu kabul eder. Emine’de Hasan’la birlikte gider. Hasan köyden bir çuval tuzu alır ve yola koyulur. İlk zamanlarda zorlanmaz ama güneşin ve yorgunluğun tesiriyle terler ve çuvaldaki tuzlar sırtını yakmaya başlar. Emine töreyi bozmamak için dinlenmesine izin vermez ve yardım etmez. Hasan bütün gücüyle tuz dolu çuvalı taşımaya çalışır. Ancak belirli bir süre sonra takattan süşer, tuz çuvalıyla yığılır kalır. Bunun üzerine Emine çuvalı alır yola devam eder. Hasan Emine’nin arkasından bağırır ve Emine ben gelemedim, sen benim arkamdan gel der. Hasan’ı o günden sonra gören olmamıştır. Emine onun gömleğinin bir parçasını derenin kenarında bulur. Hasan’ın sesi sürekli Emine’nin kulağında çınlar. Sürekli Emine’yi çağırır. Emine’nin durumu her gün daha da kötüleşir. En son dere kenarındaki bir ağaca Hasan’ın gömleği ile kendini asar.

Sutüven sıçrayan su anlamına gelmektedir. Şelale girişi kişi başı 4 TL, araç için 15 TL. Otopark’a aracı park eder etmez sağ taraftaki tesisin önünden geçip bir köprüye varılıyor. Sutüven alanı içinde suyun en yüksekten aktığı yer burasıdır. Manzarayı ister yukarıdan çekin ister merdivenleri kullanıp aşağı inin ve buradan çekin. Hatta aşağı inecekseniz eminim bu suya kendinizi atmamak için zor tutacaksınız. Buradan devam edildiğinde mangal yapılan bir alan var. Ağaçların gölgesinde mangalınızı yapıp suyun içindeki banklarda ayaklarınız suyun içinde yemek yemek inanılmaz güzel olsa gerek. Burada da bir kaç kare fotoğraf çektikten sonra ufak bir pazar alanından geçip muazzam güzelliğe sahip bir gölet çıkıyor karşımıza. Bundan sonrası zaten asıl şelalenin bulunduğu nokta. Bu noktada suya girilmesi yasak. Bizde madem suya giremiyorsak dağ tepe tırmanıp en iyi fotoğrafı çekelim dedik 🙂 Daha da arkaya gidecektim hatta tel örgüleri geçip gittim ama arıların saldırısına dayanamayıp geri dönmek zorunda kaldım 🙂 Olsun bu çekilen de idare eder artık.

Sutüven Şelalesi sonraki yazımızda Güre başlığı altında Çamlıbel Köyü ve Pınarbaşı Mesire Alanıdır. İlgilenirseniz okumanızı tavsiye ederiz.

More from the blog

Güre

Sutüven şelalesi gezimizden sonra Güre'deki Pınarbaşı Mesire Alanına gittik. Güre ışıklardan sağa girince yaklaşık 3-4 km sonra Pınarbaşına varılıyor. Günün ikinci rotası burası oldu. Araçla içeri girmek yerine zorlu parkuru...

Cunda Adası

Bu sefer rotamızı Milattan Önceki yıllarda kurulmuş bir yer olan Ayvalık'a çevirdik. Çanakkale yönünden Ayvalık’a gelmeden önce Gömeç ilçesinde Atatürk silüetinin bulunduğu dağ Ayvalık ismi Yunanca yazılmış ve...