Bırakın Kıbrıs’ta Gezilecek Yerler nerelerdir diye merak etmeyi Kıbrıs’a gitmek aklımızın ucuna gelmeyen bir yerdi. Kıbrıs Turu biz Türkler için Kıbrıs’ta 5 yıldızlı otele gidip deniz, güneş, kum keyfi yapmak ve akşam da kumar oynamak değil mi. Haksızsak haksızsınız deyin! Bu güne kadar birinden de yahu Kıbrıs’ın şurasını gezdim burası gördüm dediğini duymadık. Gelin Kıbrıs hakkında enine boyuna size Kıbrıs’ta gezilecek yerler, Kıbrıs tarihi, Kıbrıs’a kimlikle girişi ve daha fazlasını anlatalım.
Kıbrıs Hakkında Genel Bilgiler
Kumarhanelerinden başka bir şeyi olmadığı sandığımız Kıbrıs aslında müthiş doğası ve tarihi güzellikleri ile otelden dışarı adım atmanıza sebep olacak nedenlerden başlıcaları. Kıbrıs’ın tarihi M.Ö 1500’lü yıllara kadar uzanmaktadır. Bundan dolayı da pek çok kültürel mirasa ev sahipliği yapar. Kıbrıs’ın ikiye bölünmesiyle bu tarihi yerlerin hepsinin Türk tarafında kalmış olmasından dolayı da şanslı olduğumuzu itiraf etmeliyiz. Her bölgesi ayrı ayrı güzellikleri barındıran Kıbrıs’ta başkent Lefkoşa’da Suriçi bölgesine giderek farklı medeniyetlerin izini sürebilir, Girne’de bir akdeniz bölgesi havasını soluyabilir, limanını arşınlayabilir ve çevre köylerini gezebilir, doğu kısmında kalan Gazimağusa bölgesinde Kıbrıs’ın tarihini görebilir, Batı’da yer alan Güzelyurt’ta doğayla bütünleşebilir ve Karpaz yarımadasında el değmemiş doğaya şahit olup, altın sarı kumsallarında denizin tadını çıkarabilirsiniz.
Resmi Dili : Türkçe
Hava Sıcaklığı : Yıllık ortalama 19 derecedir.
Kıbrıs Tarihi Hakkında
Kıbrıs’ın tarihi en az M.Ö 10 bin yılına kadar uzanır. Miken Uygarlığı Bronz çağı döneminde adaya gelmiştir. Bunun üstüne Fenike Krallığı ve Asurlular yerleşmeye başlamıştır. 6.yy’da ada Persler tarafından fethedilerek onların hakimiyetine girmiştir. Büyük İskender’in ölümü üstüne bu sefer ada Ptoleme Krallığının hükmü geçmeye başlamıştır. M.Ö 58 yılında ada Roma İmparatorluğu’nun bir vilayeti olmuştur. 12 yy’da Aslan Yürekli Richard Kıbrıs kontrolünü eline geçirdikten sonra Kıbrıs’ı Tapınak Şövalyelerine satmıştır. Tapınak Şövalyeleri de alır almaz Guy de Lusignan’a a satmışlardır. 80 yıl boyunca Venedik Cumhuriyetinin tasarrufunfa bulunan Kıbrıs sonrasında 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir. İngilizlerin adayı 1878 yılında devralmıştır. İngilizler 1914 yılında Kıbrıs’ı Birleşik Krallığa…. etti. Kıbrıs 1960 yılında bağımsızlığını kazanmıştır.
Kıbrıs’ta 1960 Anayasasıyla tanınmış olan toplam 3 azınlık grubu söz konusudur. Ana gruplar ise tartışmasız Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs Türkler’dir.
Maronitler ; Katolik, Semitik olup Kıbrıs Maronit Arapçası konuşan kesim
Ermeniler ; Ortodoks Kilisesinin özel bir kolu olan Ermeni Apostolik Kilisesine bağlı olanlar, Ermenice konuşurlar.
Latinler ; Genel olarak Batı Avrupalıların soyundan gelirler ve katoliktirler. Günümüzde neredeyse hepsi Kıbrıslı Rum topluluğuna asimile olmuş haldedirler.
Kıbrıs’ın hikayesi M.S 6 yy’da Bizans generali Kapadokyalı Maurice tarafından 3000 Ermeni’nin tutuklu olarak adaya getirilmesiyle başlar. 7 ve 10. yy’larda Doğu Akdeniz ülkeleri ve Suriye’deki Arap baskınlarından kendini kurtarmak isteyen yani kaçan Maronitler adaya gelip buraya yerleşirler. 1192 yılında Guy de Lusignan adayı aslan yürekli Richard’dan alır. Ve Guy de Lusignan sayesinde Avrupa’nın dört bir yanından gelen bir grup Latin Katolik adaya yerleşir. 12. yy’dan 16. yy’a kadar olan süreçte bu üç azınlık grubunda nüfusları artmıştır. Maronit grubu daha çok Beşparmak dağlarının kuzey kesimine, Latinler ve Ermeniler ise Larnaka ve Lefkoşa şehirlerine yerleşmişlerdir.
1570’deki Osmanlı çıkartması sırasında Mağusa kuşatmasında 18.000 Maronit ölmüştür. 1920-1922 yılları arasında ise Türkiye’den gelen Ermeniler adaya yerleşmeye başlamışlardır. Böylelikle adadaki Ermeni nüfusu ciddi anlamda artmıştır.
1950’li yıllarda pek çok Ermeni Sovyet Ermenistan’a yerleşmek için Kıbrıs’tan ayrılmıştır. 1960 yılında bireysel topluluk için yapılan oylamalar sonucunda üç azınlık grubu da idari amaçlar bakımından Kıbrıslı Rum topluluğuna katılma kararı almıştır. Bugün Kıbrıs’ta yaklaşık 1830 Ermeni, 210 Latin ve 3650 Maronit yaşamaktadır. Nüfus sayımına göre bugün Kıbrıs vatandaşının oranı toplam yaklaşık 900.000 iken Kıbrıs vatandaşı olmayanların sayısı yaklaşık 320.000 kişidir. Türkler’in adaya yerleştiği dönem Osmanlı döneminde başlamıştır.
KIBRIS’TA GEZİLECEK YERLER
Girne’de Gezilecek Yerler
Meşhur Girne Kalesi ve limanı ile kendinden söz ettiren sahil kasabası Girne Kıbrıs’ın en beğendiğimiz yeri oldu. Şehrin rumca ismi Kyrenia’dır.
Girne Kalesi ve Batık Gemi Müzesi : Girne sahilinde yer alan kale, limana hakim konumuyla Kıbrıs’ın en güzel manzaralarından birini sunar. Kalenin içinde ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucu kalenin tarihi Helenistik Roma devirlerine kadar uzanmaktadır. Ancak tam olarak ne zaman yapıldığı kesin olarak belli değildir. Mevcut kalıntılara göre kale Kıbrıs’a yapılan Arap akınlarına karşı Girne’yi korumak için Bizanslılar tarafından M.S VII. yy’da yapılmıştır.
1373 yılında Ceneviz saldırları sonucu ciddi zarar gören kale 1489 yılından itibaren Venediklilerin savunma planlarına uygun olarak daha da geliştirilmiş ve bugünkü son halini almıştır. Kale İngiliz sömürgesi döneminde hapishane ve polis okulu göreviyle kullanılmıştır. Ardından Rum Milli Muhafız Ordusu tarafından askeri amaçla kullanıldıktan sonra 1974 yılından bu yana Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü’nün denetiminde bulunmaktadır. Kale’de doğu binaları, sergi salonunu, Lüzinyan kulesini, sarnıçı, zindanları ve venedik kulesini görebilirsiniz.
Batık Gemi ilk olarak 1965 yılında bir sünger avcısı tarafından suyun üç metre derinliğinde tespit edilen bu batık Pennsylvania Üniversitesi araştırmacıları tarafından 1968-1969 yılları arasında gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda yüzeye çıkarılmıştır. Girne Kalesi’nde bulunan Batık Gemi Müzesi’nde sergilenen geminin 15 metre uzunluğundaki gövdesi Halep çamından yapılmıştır. Gemide bulunan 400 civarındaki amfora Rhodos üretimi olup muhtemelen Rhodos şarabı içermekte idi. Batıkta aynı zamanda bol miktarda karbonlaşmış badem bulunmuş olması, bademin mürettebatın önemli bir besin maddesini oluşturduğunu göstermektedir. Batıdan, Rhodos’tan mal yüklemiş olan bu geminin muhtemelen doğuya doğru gerçekleştirmekte olduğu bu son seferinde Girne’ye uğramak üzere iken batmış olduğu kabul edilmektedir. Alıntıdır, Bknz : Batık Gemi Müzesi
Girne Yat Limanı : Liman çevresi cafe ve restaurantlar çevrili oldukça şirin ve bir o kadar da ufak bir yerdir. Ama liman diye lütfen akşam yemeğinizi burada yemeğin. Hee sadece manzara olsun diyorsunuz oturup yiyin elbet ama pek lezzetli ve kaliteli yemek olmayacağını bilin isteriz.
Bellapais Manastırı : Beşparmak dağlarının eteğinde bir kayalık üzerine inşa edilen manastırın bugünkü adı Fransızca “Abbaye de la Paix”den (barış manastırı) türemiştir. Gotik sanatın bir şaheseri ve Yakın Doğu’daki en güzel örenği olarak bilinin manastır’ın ilk sakinleri Selahaddin Eyyubi 1187 yılında Kudüs’ü ele geçirdiği zaman Kıbrıs’a göç eden Augustinian mezhebi rahipleri olmuştur. Manastır binasının ilk yapımı 1198-1205 yıllarıdır.
Ada Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra yapı Yunan Ortodoks Kilisesine verilmiştir.
St. Hillarion Kalesi : Adanın bazı yerleşim yerlerinde olduğu gibi burası da Arap akınlarından korunmak amacıyla M.S VII yy’da inşa edilmiştir. Kıbrıs’taki 3 dağ kalesinden biridir. Diğerleri Buffavento ve Kantara’dır. Kale için bilinen rivayet şudur ki bize pek inandırıcı gelmese de sizlere yazmak istedik. Walt Disney’in ünlü “Uyuyan Güzel” masalındaki kaleye esin kaynağı olduğudur.
Karaman / Karmi Köyü : Kıbrıs’ın en ama en çok sevdiğimiz tam köy denilebilecek bir yer burası. Karmi köyü İngilizlerin adaya ilk ayak bastığında yerleştikleri yer olmuş. Hatta köyün içindeki kırmızı telefon kulubesinin de İngilizler tarafından getirildiği ve halen kullanımda olduğu söylenmektedir. Köy sakinleri bugün hala İngizler olup bir kaç ev dışarıdan başkalarına satılmıştır. Evlerin her biri yeşillikler ve renkli çiçekler arasında adeta görülmemektedir. Her evin de deniz manzarası olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.
Maviköşk : Girne’nin Çamlıbel köyünde bulunan meşhur gizemli evdir Mavi Köşk. Köşk 1957 yılında İtalyan asıllı Rum Paulo Paolides tarafından yaptırılmıştır. İki kata sahip olan köşün toplam İki kat üzerine on altı bölüm olarak inşa edilen k odası vardır. Köşk’te doğu ve batının mimari özelliklerini görebileceğiniz gibi Rum, Türk ve İtalyan mimarisi de gözden kaçmaz.
İtalyan asıllı Rum Paulo Paolides’ın asıl mesleği avukatlık olmasına karşın kendisi silah tüccarıdır. Yaptırdığı köşkün asıl işlevi silah dağıtımının buradan yapılmasını sağlamaktır. Zaten köşke ziyaret ederseniz dışarıdan kimselerin göremeyeceği bir noktada olduğunu anlayacaksınız.
1974 barış harekatından sonra İtalya’ya kaçmak zorunda kalan Paulo Paolides kaçarken kendi yaptırmış olduğu gizli tünel sayesinde İngiliz mahallesine çıkmış ve kaçması daha kolay olmuştur. Mavi köşk içindeki mavi süt havuzu mutlaka görülmelidir. Yine Paulo Paolides’a ait özel tablolar ve eserler de.
Türkler 1963 – 1974 yılları arasında çok ciddi sıkıntılar çekmiştir. Tabi bu süreç içerisinde Paulo Paolides silah kaçakçılığı sayesinde süt banyosu olan müthiş köşkünde zevki sefa içinde bir hayat sürmüştür. Şimdi bu ev ibretlik olması adına Türk Silahlı Kuvvetleri himayesi altında gelen ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
Lefkoşa’da Gezilecek Yerler
Lefkoşa şehri Kuzey Kıbrıs Rum kesimindeki Ercan Havalimanından 24 km uzaklıkta bulunuyor. Yani tam sınırda. Lefkoşa’nın en büyük özelliği Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk kesiminin de başkenti olması. Bu ne mi demek? Lefkoşa her iki ülkenin de başkenti demek oluyor. Dünyanın tek bölünmüş başkenti! Adanın en büyük şehri Lefkoşa Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik, siyasi ve kültürel merkezidir.
Arab Ahmet Mahallesi : Lefkoşa’nın en huzurlu en renkli en çok vakit geçirilmesi gereken yeridir. Tam sınırda bulunan mahalledeki evler Lefkoşa’nın güney kesimini görmektedir. Buradaki evlerin önünden geçerken yerlilerin evlerin önünde oturduğunu göreceksiniz. Çekinmeden yanlarına gidin, hallerini hatırlarını sorun. Zaten siz detaya girmeden onlar tüm sıcak kanlılığıyla size hayat hikayelerini anlatacaklardır. Belki de Kıbrıs’ı sevmemizin bir diğer nedeni de insanların içten ve misafirperver olmalarıydı.
Mahalle adını Osmanlı’nın Lefkoşa’yı alırken görevli olan Kıbrıs valisi Arab Ahmet Paşa’dan almıştır. Osmanlı’dan önce daha çok Ermenilerin oturduğu bölge olan Arabahmet mahallesi Ermeni mahallesi olarak bilinirmiş.
Lokmacılar Çarsışı : Kuzey ve Güney Kıbrıs geçiş noktasıdır. Hemen hemen pek çok Kıbrıs vatandaşı iki ülke arasındaki geçişlerini buradaki sınır kapısından gerçekleştiriyorlar. Minicik bir çarşı olmasına rağmen oldukça kalabalık ve her yerde dükkanlar vardır.
Büyük Han : Lefkoşa’daki en önemli Türk eserlerinden biri Büyük Han’dır. Han Osmanlı Valisi Beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafında 1572 yılında yaptırılmıştır. Genel olarak kervansarayların bir ana kapısı varken Büyük Han’ın aksine artı bir girişi daha vardır. Bursa şehrinde Kozahan’a giden var mı bilmiyoruz ama Büyük Han’ı görür görmez aklımıza Kozahan geldi. Neredeyse aynı mimariye sahip Büyük Han avlusunda oturup çay-kahve molası için en ideal ve huzurlu yerlerden bir tanesidir.
Selimiye Cami (St. Sophia Katedrali) : Gotik mimariye sahip yapı Kıbrıs’ın en büyük ibadethanesidir. Kıbrıs’taki önemli kiliselerde Lüzinyan kralları taç giyme töreni yaparmış. St. Sophia Katedrali de onlardan biriymiş.
1373 yılında Cenevizlilerin ardından 1426 yılında Memlüklerin yağmalaması ve üstüne yaşanan depremle yapı ciddi zarar görmüştür. 1491 yılında yaşanan depremler sonucu bir bölümü yıkılan katedral Venedikliler tarafından onarılırken, eski Lüzinyan kralı II.Hugh’un mezarı ortaya bulunmuştur. Bozulmamış durumda olan cesedin başında altın bir taç, üzerinde de altından eşya ve belgeler bulunmuştur. Katedral Fransız mimar ve ustalar taafından inşa edilen orta çağ mimarisinin örneklerindendir.
Barbarlık Müzesi : 1963 yılı 24 Aralık gecesi yaşanan katliamın izlerini göreceğiniz evdir burası. Rum çeteler tarafından silahlarla saldırıp evdeki insanların vahşice öldürüldüğü ve bunun üzerine müze yapılan yerdir. Saldırı sonrasında bölgede bulunan muhabirlerin haberleri şöyledir.
Daily Express : Bu gece son 5 gün içinde 200-300 kişinin vahşice katledildiği Lefkoşa’nn kuaşılmış Türk semtine girdik. Buraya giren batılı gazeteciler olarak, anlatılması mümkün olmayan çok korkunç manzaralar gördük. O kadar korkunç bir dehşet ki insanların yüzünde gözyaşlarının ötesinde şaşkına dönmüş bir vaziyette ve gözyaşlarından daha korkunç olan kontrolsüz ve neşesiz bir gülümseme ifadesi görülmekteydi. “Rene Mac Coll and Daniel Megaechie”
The Times : Cumhurbaşkanı Makarios’un dünkü açıklaması korkunç derece sorumsuzcaydı. Makarios ilk demecinde İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasındaki Garanti ve İttifak anlaşmasını sona erdirme kararı aldığını ifade etmiştir. İkinci demecinde ise bu kararı niyet deklarasyonuna çevirdiğini beyan etmiştir. Bu sulandırılmış şekli bile ortamı barut fıçısına çevirdi.
Le Figaro : Bir evin banyosunda babaları bir Türk subayı olduğu için öldürülen üç küçük çocuk ve annelerini gördüm
Bu yaşanan vahşetin üzerine eli silah Türkler mücahit olmak için sıraya girmiştir. 1963 gecesi sadece bu eve değil pek çok yere saldırılar gerçekleşmiştir. Ve bu gün tarihe “Kanlı Noel” olarak geçmiştir.
Lefke – Güzelyurt’ta Gezilecek Yerler
Adı gibi güzel bir yerleşim olan Güzelyurt Kıbrıs’ın kuzeybatısında Lefkoşa ve Lefke şehirlerinin arasında bulunuyor. Narenciye bahçelerle çevrili yemyeşil ve tarihi yerleriyle Kıbrıs’ın en sevimli yerlerinden bir tanesidir. Güzelyurt tarıma en elverişli arazilerine sahip olduğu için portakal, limon, karpuz, greyfurt, patates ve nar gibi sebze ve meyvelerin en fazla yetiştirildiği tarıma en yatkın bölgedir. Bu şehirde her yıl Haziran ve Temmuz aylarında geleneksel Güzelyurt portakal festivali düzenlenmektedir. Güzelyurt’u özel yapan asıl yerler ise Soli Antik Kenti, Vouni Sarayı ve Aziz Mamas Kilisesidir.
Güzelyurt tarihinden kısaca bahsetmek gerekirse buradaki yerleşim tarihi net bilinmemekle birlikte çevredeki buluntulardan Neolitik ve Tunç Çağına ait izlerle rastlanmıştır. Bir rivayete göre ise Güzelyurt, Antik dönemde Yunanistan’dan buraya göç eden Spartalılar tarafından tanrıça Afrodit için kurulmuştur. Güzelyurt 1974 öncesinde Morphou (Omorfo) olarak anılıyormuş. 1974’den sonra ise Türkçe karşılı olan Güzelyurt olarak değiştirilmiş ve böyle anılmaya başlanmıştır.
Lefke bölgesinin tarihi ise biraz farklıdır. Lefke isminin nereden geldiğine dair pek çok iddia olmakla beraber en güçlü inanış Büyük İskender’in generallerinden biri olan Ptoleme Philedelphus’un oğlu Lefkon’dur. Lefke bölgesi o zamanlar Lefkon’a bir şehir kurması için düğün hediye olarak armağan edilmiş. Ve sonrasında şehir Lefkon adıyla anılmaya başlanmıştır. Tabi halk ne zaman bir ismi değiştirmeden eskisi gibi korumuş ki bunu da korusun. Değişe değişe sonunda şehrin ismi Lefke olmuştur. Bölge yeşili ve mavisiyle birlikte ayrıca Bizans, Venedik, Osmanlı ve İngiliz döneminn tarihi eserlerine ev sahipliği yapar. Bu yüzden Kıbrıs’ın görülmeye değer en güzel yeri olduğunu söylemeye gerek yok sanırız.
Lefke bölgesiyle bilmeniz gereken bir iki şey ise şöyledir;
Kökeni Mısır’a dayanan 2000 civarında hurma ağacı vardır,
Lefke Üniversitesi bu bölgede 1990 yılında açılmış olup öğrenci sayısı 3000’dir,
C.M.C (Cyprus Mines Coorparation-Kıbrıs Maden Şirketi) 1914 yılından 1975’e kadar yine bu bölgede bakır madeni alanında çalışmıştır,
Kıbrıs’a adını veren eski bakır ocakları bu bölgededir.
Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Müzesi : Müze 1979 yılında hizmete açılmıştır. Doğa müzesinde Kıbrıs florasına ait türler ve kurutulmuş hayvanlar sergilenirken, Arkeoloji müzesinde ise Kıbrıs’ın arkeolojik kalıntıları sergilenmektedir. Müzenin avlusu ise Açık Hava Müzesi bölümünü oluşturur. Müze içerisinde mutlaka görmeniz gerekenler; MS II. yy’a ait olan Anadolu tanrıçası Efes Artemis heykeli ve 2005 yılında Soli Antik kentinden çıkarılan Soli’nin Altın Yaprakları adlı eseridir.
Aziz (St) Mamas Kilisesi : Güzelyurt’ta Doğa ve Arkeoloji müzesinin yanında yer alan kilise sahip olduğu değerli ikonları sayesinde bir ikon müzesi olarak kabul edilmektedir.
St.Mamas kültü Güzelyurt’a, M.S 647-649 yıllarında başlayan Arap akınlarının önlenmesi amacıyla Bizans İmparatoru Tiberius zamanında gönderilen Kapadokyalı sınır muhafızları tarafından getirilmiştir. Bu muhafızlar Paflagonya veya Pamfilyalı olan Aziz Mamas’a inandıklarından azizin bazı ceset kalıntılarını büyük bir taş lahit içerisinde buraya getirmişler ve onları inşa ettikleri küçük bir Bizans Kilisesine yerleştirmişlerdir. İnşa edilen ilk kilise küçük olduğundan, yeniden inşa edildiği M.S XIV – XV yy’da Gotik ile İtalyan mimari özelliklerini taşır. Şimdiki kilise M.S XVI.yy’ın ilk yarısında inşa edilmiştir. İkonostatisi Lüzinyan ile Venedik Devri özelliklerini taşımaktadır. Aziz Mamas ikonlarında bir aslan üzerine binmiş ve kucağında ise bir kuzu tutar vaziyette tasvir edilmiştir. Hayvanların, sürülerin ve çobanların koruyucusu olarak bilinen bir azizdir.
Soli Antik Kenti : Kenti Troya savaşından dönen Atinalılar tarafından Aipeia adıyla M.Ö XIII ve M.Ö XII yıllarında kurdukları düşünülmektedir. Hatta kentin mitolojik kurucuları arasında Atina kahramanı Theseus’un oğlu Demophon’un olduğu da söylenir.
Soli ismini nereden almıştır; Atinalı devlet adamı olan Solon M.Ö 600 yılında bölgedeki bakır cevherlerini yurtdışına rahat götürebilmek için yani ekonomik nedenler yüzünden Clarius (Ksero) nehr yanına kurulu olan şehri aşağıda bir düzlüğe kaydırmayı teklif etmiştir. O zaman kentin Kralı ise Solon’un öğrencisi Philocypros’tur. Solon’un bu teklifini kabul eden kral şehri aşağı taşımış ve kente Solon’un adından dolayı Soli ismini vermiştir.
Bölgenin maden kaynakları tükenmeye başladıkça kent gerileme dönemine girmiştir. Yaklaşık 1250 yıl iskanın sürdüğü bölge M.S 647-649 yılında başayan Arap akımlarında yakılıp yıkılmıştır. Ve halk yavaş yavaş bölgeyi terk etmeye başlanmıştır.
Antik kent içerisinde tiyatro. Auxibius Bazlikası ve Pazar yeri olan Agora yapılarını ziyaret edebilirsiniz.
Vouni Sarayı : Saray deniz seviyesinden 250 metre yüksekte denizden tepeye doğru uzanan üç teras üzerine inşa edilmiştir. Yapılma amacı Pers sempatizanı olan Marion kenti kralı Doxandros tarafından, Soli kentini kontrol altında tutabilmek amacıyla M.Ö 5. yy’da yapılmış. Saray M.Ö 380 yılında Soli halkı tarafından yakıldıktan sonra bir daha kullanılmamıştır.
En zirvedeki terasta M.Ö 5 yy’a ait Athena Mabedi, orta terasta 137 odalı saray yapıları ve çevresinde tapınak yapıları, denize doğru uzanan son terasta ise halkın oturduğu evler vardır.
Vouni’nin hemen karşısında gözle görülür adanın ismi Petra Tou Limniti’dir. Bu adanın özelliği 1927 ila 1931 yılları arasında yapılan kazı çalışmaları sonucu elde edilen Neolitik dönemin ilk safhalarına ait kalıntılardır.
Lefke ve Güzelyurt Bölgelerinde Mutlaka Yapmanız Gerekenler
Güzelyurt Müzesinde “Soli’nin Altın Yaprakları” eserini görün,
Lefke’de Osmanlı konaklarını, İngiliz mimari eserlerini ve su kemerlerini görün,
Soli Bazilikasında tarihi M.S IV yy’a ait olan kuğu mozağini görün,
Vouni Sarayından Petra Tou Limniti adasını izleyin,
Lefke’de taze portakal suyu için, portakal tarlalarında portakal toplayın,
Yeşilırmak köyünde çilek tarlalarından ellerinizle çilek toplayın,
Yeşilırmak köyünde Guinness rekorlar kitabına girmeyi hak kazanan asma ağacını görün,
Güzelyurt’a Ulaşım : Lefkoşa’ya 40 km, Girne’ye 47 km uzaklıktadır.
Lefke’ye Ulaşım : Lefkoşa’dan 62 km, Girne’den 68 km uzaklıktadır.
Gazimağusa’da Gezilecek Yerler
Gazimağusa Kıbrıs’ın doğu kıyısında bulunan Doğu Akdeniz’deki Ortaçağ mimarisinin hakim olduğu bir bölgedir. Kenti başından sonuna kadar çevrelen 3 km uzunluğundaki Venedik Surları, Lüzinyan Kralları’nın Kudüs Krallığı tacını giydikleri ve gotik mimarinin en güzel örneklerinden sayılan St.Nicholas Katedrali (Lala Mustafa Paşa Cami), Namık Kemal’in 38 ay boyunca sürgün edildiği Zindan, Antik Şehir Krallıklarından biri olan Salamis Antik Kenti, Salamis kenti içinde inanç turizmi için önemli bir yeri olan St.Barnabas Manastırı ve daha pek çok tarihi ve kültürel mirasa ev sahipliği yapmaktadır.
Gazimağusa Tarihi
Mısır kralı Ptolemeus Philadelphus tarafından M.Ö 285-247 yılları arasında kurulduğu ve kente ismini kralın kız kardeşi Arsinoe tarafından verildiği rivayet edilir. Aynı Güzelyurt’ta olduğu gibi Salamis’in de M.S 647 yılında Araplar tarafından yakılıp yıkılmıştır. Kentin adı bu dönemde Arapların buraya bulamaması ümidiyle “Kumda Saklı” anlamına gelen “Ammohostos” olarak değiştirilmiştir. Gazimağusa kenti, Lüzinyanlar döneminde (1192-1489) Lefkoşa’dan sonra adanın ikinci önemli kenti olmuştur. Ve Frenklerin diliyle Famagusta olarak anılmaya başlanmıştır. Gazimağusa M.S 1373’de bir yy kadar Cenevizlilerin, MS 1489-1571 yılları arasında Venediklilierin ve M.S 1571-1878 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmiştir. Osmanlı’nın hemen ardından İngiliz İdaresi altına giren kent bu sayede ihracat-ithalat merkezi olmuştur.
Othello Kalesi : Gazimağusa’nın kuzeydoğusunda bulunan bir iç kaledir. Kalenin ilk yapım yılı M.S 1310 yılına dayanır. 1492 yılına gelindiğinde kale Gazimağusa’nın Venedikli kaptanı Nicolao Foscarino tarafından İtalyan Rönesas mimarisiyle yeniden yapılır. Bu bilgilerin edinilmesinin en büyük nedeni kalenin ana giriş kapısınının üzerindeki Venedik Cumhuriyeti amblemi olan kanatlı St.Mark Arslan kapartmasıdır. Venedikliler Lüzinyan dönemine ait eski kuleleri yıkmak yerine sadece üst kısımlardaki ince duvarları yıkarak yerine kalın duvarlar örerek daha da sağlamlaştırmışlardır. Kale içinde Lüzinyanlar tarafından kullanılmış olan yemekhane ve yatakhaneler mevcuttur.
Su hendeği ile çevrili kalenin avlusunda ise Osmanlı ve İspanyollara ait toplar ve demir-taş gülleler sergilenmektedir. Kalenin bugünkü ismi İngilizden döneminde kullanılmaya başlanmıştır. Shakespeare’in ünlü trajedyasının bir bölümü de Kıbrıs’ta bir limanda geçmektedir. Shakespeare’in Othello tiyatro oyununda Desdemona’yı öldüren Othello’nun M.S 1505-1508 yılları arasında Kıbrıs valisi olan teğmen Christoforo Moro’yu canlandırmış olabileceğine inanıldığından, kaleye İngiliz sömürge döneminde Othello adı verilmiştir.
Venedik Kraliyet Sarayı (Plazza Del Proveditore) : Namık Kemal meydanının batısında yer alıyor. Önceleri burada gotik mimariye sahip Lüzinyan Kraliyet sarayı varmış. Krallar her daim bu sarayda ikamet ederlermiş ta ki Peter II’nin 1369’da başlayan saltanatına kadar. Cenevizlilerin kaleyi yıkması üzerine Venedik döneminde adanın askeri valisi Proveditore’ın ikameti için tekrar inşa edilmiştir. Sarayın doğusunda M.S XVI yy’da yapılmış 3 tane kemer vardır. Bu kemerler zamanında Salamis Harabelerinden buraya getirilmiştir.
Namık Kemal Zindanı : Zindan Venedik Sarayının avlusunda bulanan kesme taştan yapılmış 2 katlı bir yapıdır. Namık Kemal “Vatan Yakut Silistre” oyununun sergilenmesi üzerine 1873 yılında buraya sürgün edilmiştir. Ve 38 ay bu binada sürgün hayatı yaşamıştır.
St.Francis Manastır ve Kilisesi : M.S 1217 ila M.S 1226 yılları arasında hayatta olan Aziz Francis döneminde adaya gelen Fransiskan mezhebinin en önemli manastırı olmuş bir yerdir. Fransiskan mezhebi M.S 1400 yılında adada yayılarak Kıbrıs’ta kurulan en büyük mezheplerden biri olmuş ve varlığını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Manastır ve kilisenin inşa yılları M.S XII ve MS XIV’dir.
St.Nicholas Katedrali (Lala Mustafa Paşa Cami) : Katedral 1298-1312 yılları arasında Lüzinyan döneminde yapılmış Akdeniz’in en güzel gotik yapılarından biri olduğu kabul edilir. Lüzinyan kralları Kıbrıs Krallık tacını önce St.Sophia Katedralinde, Kudüs Krallık tacını ise St.Nicholas’ta giyerlermiş. Krallık tacı törenleri yapı 1571 yılında cami olana kadar aralıksız devam etmiştir. Katedralin penceresinden eşsiz gotik mimariyi görebilirsiniz.
Salamis Harabeleri : Salamis şehri Bronz çağının sonlarında başlayan göçler sonucu, Anadolu’dan buraya gelen kavimler ve Akalar tarafından kurulmuştur. Şehrin mitolojik kurucusu olduğuna inanılan kişi Truva kahramanlarından olan ve Salamis adası kralı Telamon’un oğlu Tefkros’tur. M.Ö 707 yılında gerçekleşen Asur hakimiyetinden sonra adanın idaresi M.Ö 560 yılında bastırılan sikkelere göre Salamis Kralı Evelthon’un eline geçmiştir. M.Ö 499 yılında Kıbrıs’ta Pers hakimiyeti söz konusudur. Pers hakimiyetini düşürmek için Atinalılar uğraşmış olsalar da bunu başaramamışlardır. Bundan sonra ise yeni idareciler Fenikeliler olmuştur. Fenikelilerin başa gelmesiyle başta ticaret olmak üzere pek çok konuda gerilemeye başlamışlardır. M.Ö 411 yılında Tefkros ailesinin üyelerinden oaln Evagoras Salamis Krallığını ele geçirmiştir. Bunun üzerine ada Persler tarafından kuşatılır ve Evagoras vergi ödeme mahkum edilir. Bu olaylar İskender döneminde kadar bu şekilde devam eder. İskender’in ölümünden sonra kent hakimiyeti sürekli el değiştirmiştir. Ve sonunda M.Ö 294 yılında Kıbrıs’ı Ptoleme Krallığının ele geçirmesiyle ada huzura kavuşur. Bu tarihten sonra Salamis artık baş şehir olmuştur. Salamis’in baş şehir olması Roma dönemi boyunca da devam etmiştir. Zaten Salamis’te yapılan kazı çalışmaları sonucu çıkarılan kalıntıların çoğu Roma dönemine aittir.
Şehir M.S 76 ve 77 yıllarında yaşanan deprem ile MS. 116 yılındaki Yahudi isyanı sonucu oldukça tahrip edilmiştir. Ve ardından şehir Antakya vilayetine bağlanmıştır. Sonrasında Bizans dönemi devreye girer ve buraya Konstantinus şehri kurulur. M.S 647 yılında da Arap akınları ve depremler yüzünden şehir terk edilerek bugünkü Mağusa şehrini oluşturan bölgeye halk göç eder.
Gazimağusa’da Yapılacaklar Listesi
Gazimağusa açık hava müzesi gibidir. Şehre deniz kapısından yani Porta del Mare’den giriş yaparak şehri gezmeye başlayın,
Ortadoğunun en mükemmel işçiliğini görmek için Lüzinyan Krallarının Kudüs kralı olarak taç giydikleri St.Nicholas Katedralini görün,
Shakespear’in Othello trajedyasına konu olan Othello Kalesini ziyaret edin,
M.Ö 1184 ila M.S 11.yy’a kadar yaklaşık 21 yüzyıl iskan olmuş ve uzun yıllar Kıbrıs’ın başkenti olan Salamis Kenti kalıntılarını görün,
Hristiyanlık alemi için çok önemli yere sahip olan St.Barnabas Manastırı ve mezarını görün,
Latinlerin St.George kilisesi ile Greklerin St.George kilisesini ziyaret edin,
Çınarlı Köyündeki incirli mağarayı gezin,
Nisan ayında düzenlenen enginar festivali, haziran ayında düzenlenen uluslararası mağusa kültür sanat festivali ve ağustos ayında düzenlenen yeniboğaziçi pula festivaline katılın.
Hayalet Şehir Kapalı Maraş – Varosha
1974 yılı öncesinde Kıbrıs’ın ve Akdeniz’in en gözde merkezilerinden olan turizm cenneti Maraş, 1974 yılındaki 2.Kıbrıs Harekatı ile Türkler tarafından ele geçirilen bölgedir. Kıbrıs’ı ikiye ayıran yeşil hat tampon bölgesindeki Maraş bölgesinin sahil uzunluğu 5 km’dir.
İngiliz Kraliyet ailesinin yaptırmış olduğu Golden Sands otelin 7 yıldızlı olduğu bilinmektedir. 1974 öncesi bölgede bulunan otelleri Kıbrıs’ta bulunan toplam otelleri ile aynı sayıdayken çıkartma sonrası bunlardan eser kalmamış bölge Rumlar tarafından terk edilmiştir. Belirtmek isteriz ki çıkartma esnasında Türk ordusu tarafından bir kurşun dahi sıkılmamıştır. 70’li yıllarda tüm Kıbrıs turizminden elde edilen gelirin % 53’ünü sağlamayan bölge 2.Kıbrıs Harekatı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri ve Birleşmiş Milletler Askerinin haricinde sivil halkın girişine kapatılmış ve tarafsız bölge ilan edilmiştir.
1878’den önce 1571’den sonra Türkler adayı aldıktan sonra Mağosa’daki bütün yerleşim merkezi kale içindeydi. Rum evleri ise kale dışındaydı. Rumlar daha fazla şehrin güneyinde birikmeye başladı. Buralara rum dilinde Varosha yani şehrin dışı deniyordu.
Kıbrıs Havalimanından Şehir Merkezine Ulaşım
Kıbrıs Ercan Havalimanından çıktıktan sonra sola dönüp karşıdaki beyaz kulübeye girmelisiniz. Bilet için sıra göreceksiniz. Hangi noktalardan araçların saat kaçta kalktığını aşağıdaki fotoğraftan görebilirsiniz. Detaylı bilgi almak için KIBHAS sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ya da şu numaralardan ulaşabilirsiniz. Rezervasyonlar 22:00’ye kadar geçerlidir.
Lefkoşa : 0533 870 78 45
Girne : 0533 870 78 46
Mağusa : 0533 870 78 47
Ercan Havalimanı : 0533 870 78 48
Güzelyurt-Lefke : 0533 870 78 49
Tabi bizim size önerimiz Kıbrıs’ta kesinlikle araç kiralamanız yönündedir. Çünkü Kıbrıs’ın içini araçsız gezmek gerçekten imkansızdır. Araç kiralamazsanız sadece Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Leffe-Güzelyurt arasındaki ulaşımlarınızı sağlarsınız. Vakit kaybı yaşamamak için araç kiralamak en doğru karar olacaktır. Kıbrıs’ta araç kiralamanın şartı minimum 2 gün kiralamaktır. Yani 1 gün kalıcam 1 günlük kiralayım mantığı yok. Her türlü sizden bir günden fazla araç kirası ücret alınmaktadır. Araç kiralamak için otobüs biletinin alındığı binanın hemen yanındaki Budget ofisinden araç kiralayabilirsiniz. Biz havalimanındaki desklerden kiralamak yerine bilindik firma olsun istedik. 2 gün için otomatik vites, benzinli, 2016 model araç için 300 TL ödedik.