Küba, büyüleyici gür ormanları, masmavi okyanusu ve huzur veren tropikal iklimiyle turistlerin gözdesi olmuştur. İlk olarak 1924 yılında tatilcilerin dikkatini çeken Küba, ucuz fiyatları ve bol içkisiyle özellikle Birleşik Devletler’den gelen turistleri kendine çekti. 1930’larda turizm sektöründeki bu olağanüstü artış, Küba’nın doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel zenginliklerinin de keşfedilmesiyle gerçekleşti.
Küba tarihinin sırasıyla okumak için;
Küba Tarihi – Küba Ekonomisinde Canlanma
Küba Tarihi – Amerika’nın Oyun Bahçesi
Bu büyüleyici ada nasıl oldu da Amerikan mayfasının oyun bahçesine döndü?
Bir cizvit okulu öğrencisi olan Fidel Kastro’yu silahlı bir devrim harekati liderine dönüştüren ne?
Neden Küba’nın iddialı politik reformları 10 yıl içinde hüsrana uğradı?
Küba’nın tarihi 500 yıllık yoksulluk ve baskınlıkla doludur. Ancak Kübalılar, özgürlük hayallerinden hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir. 1934’ten beri bir dizi kukla hükümet tarafından kontrol altında tutulan Küba, 1959’da diktatör bir askeri darbeyle yönetimi ele geçiren Fulgencio Batista tarafından yönetildi.
Komşu ülke Amerika’nın desteğiyle politikalar geliştiren Batista, kadınlara oy hakkı tanıyan, günlük çalışma saatlerini sınırlayan ve toprak reformuna izin veren bir anayasa kabul ettirdi. Ayrıca, Batista, Kübalıların çoğunu filaması altında birleştirdi ve turizmi teşvik etti. Bu turizm hareketi, Küba’yı turistler için bir cennet haline getirdi ve rom üretimi de dünya çapında bir başarı haline geldi.
Batista, yönetimi sırasında Küba’yı perde arkasından yönetti. Seçilmiş başkanlar onun kuklalarıydı ve Küba’nın İspanyol kökenli beyaz subaylarını görevden aldı. Küba ilk kez yerli kökenden gelen biri tarafından yönetildi.
Küba’nın yeni anayasası, toprak reformuna izin veriyor, kadınlara oy hakkı tanıyor ve günlük çalışma saatini 8 saat olarak sınırlıyordu. Batista muhafazakar ve solcu grupları bir araya getirdi ve bu da Kübalıların çoğunu filaması altında birleşmesini sağladı.
Küba, 1919 ile 1933 yılları arasında Amerika’da içki yasağı döneminde Amerika’nın turist sırlarını gizleyen en iyi yer konumuna geldi. Hayat burada ucuzdu ve alkol serbest ve yasaldı. Küba, turizm hareketiyle birlikte tekrar turistlerin gözdesi haline geldi ve birçok Amerikalı Küba’nın karşı kıyısındaki bir tatil durağı keşfetti.
Küba, rom üretiminde de dünya çapında bir başarı sağladı. Küba romu, temel hammadde el altındaydı ve üretimi ucuzdu. Karayip romu özgürlük ve macera vaad ediyordu ve bir dönem denizcilerin ve korsanların tercih ettiği bir içkiyken artık turistler tarafından da keşfedilmişti. Küba romu, dünya çapındaki birçok barın temel içkisi haline geldi ve Cubalibre adlı ünlü kokteylin de temel malzemesiydi.
Birçok turist, Kuba’da kumarhanelerde hile yapıldığı için şikayetçiydi. Kumar oynama işi, Batista hükümeti altında hızla büyüdü ve kumar oynama işletmeleri, Batista’nın yakın dostları tarafından kontrol edildi. Ancak, Batista’nın kumar patronlarını kontrol etmeyi başaramadığına dair yaygın bir inanış vardı ve turistlerin şikayetleri de bu inancı doğrular nitelikteydi.
Bunun üzerine, Batista, kumarhanelerde hile yapılmasını önlemek için çözüm arayışına girdi ve kötü şöhretli bir mafya figürü olan Meyer Lansky’yi kiraladı. Lansky, kumarhanelerdeki hileleri önlemek için çeşitli önlemler aldı ve kumarhane işletmelerinin yönetiminde önemli bir rol oynadı. Bu sayede, turistlerin güveni yeniden kazanıldı ve Kuba’nın kumar sektörü yeniden canlandı.
Meyer Lansky, Küba’daki kumarhaneleri ve otelleri temizleyerek Amerika’daki iş yatırımları seviyesine getirdi ve katı kumar kuralları dayattı. Böylece, Başkan Batista’nın lütufları altında Küba, 1940’larda mafya için altın şehir haline geldi. 1940 yılında Fidel Kastro, geleceğin devrimci lideri, 14 yaşındaydı ve zengin bir Kübalı toprak sahibinin gayrimeşru çocuklarından biriydi. Fidel ve Raul, Santiago’da kilisenin çalıştırdığı yatılı bir okula gitmek için babaları tarafından gönderildi. Cizvit okulunda okuyan Fidel ve Raul, dünyayı anlama ve kendilerini dünyaya uyarlama yolu olarak cizvit olmanın ne olduğunu öğrendiler. 1944’te Batista, başkan olarak 4 yıllık görev süresi sona erdiği için politikadan çekildi ve Latin Amerika’yı gezmeye başladı. Meyer Lansky, mafyayı yeniden yapılandırmak için 1946’da Küba’da bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda, mafya liderleri Küba’nın altın şehri el dorado’da parsayı nasıl bölüşeceklerine dair anlaşmazlıklarını kan dökmeden çözmeye çalıştılar. Toplantı 1 hafta kadar sürdü ve müsrif eğlenceler de buna eşlik etti.
Yüksek rutbeli askerden oluşan küçük bir elit ve bilhassa Amerikan şirketi yöneticileri ve ortakları savaş sonrası Kübasının büyük kazananlarıdır. Geri kalan insanlar için koşullar acımasızdı. Gelir dağılımı eşitsizliği aniden arttı ve Küba’nın yoksulları daha da yoksullaştılar. O sıralar 7 milyon Kübalıdan 600 bini işsizdi. Utanç vericiydi.
Fidel Kastro
Fidel Kastro, 1927 yılında Küba’nın Bıran kentinde doğdu. Üniversite öğrenimini sürdürdüğü Havana’da, politik bir aktivist olarak da faaliyet gösterdi. 1940’ların sonlarında, Fidel Kastro Havana Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi görmeye başladı. Fakat o dönemde hukuk, oldukça yaygın bir meslekti ve Küba’da tıp okuyan öğrencilerle birlikte, özellikle siyasi muhalefete karşı çıkan grupların toplanma yerleriydi.
Üniversiteler, Küba yönetimi ve yolsuzluklarına karşı çıkan muhalefetin bir araya geldiği platformlar haline gelmişti ve çeşitli siyasi düşüncelere bağlı öğrenci grupları oluşmaya başlamıştı. Bu gruplar arasında sosyalizme ya da komünizme bağlılıklarını ifade edenler de vardı. Fidel Kastro da, çeşitli silahlı gruplara katılmıştı.
1947 yılında, Küba’nın komşu adası Dominik Cumhuriyeti’nde bir ayaklanma hazırlığı vardı. Ancak Dominik Cumhuriyeti, acımasız bir diktatör tarafından yönetildiği için, ayaklanmayı organize edenler Havana Üniversitesi’ndeki devrimci öğrencilerden destek istediler. Böylece, Fidel Kastro ve bir grup öğrenci, Küba’nın kıyısında bulunan Cayo Confites adındaki küçük bir adacığa gitti.
Ancak ne yazık ki, Fidel ve etrafındaki öğrenciler askerler tarafından durduruldu ve Dominik Cumhuriyeti’ne asla ulaşamadılar. 1948 yılında ise Dominik Cumhuriyeti olayından kısa bir süre sonra, Fidel Kastro ilk kez Küba’dan ayrılarak, Kolombiya’nın Bogota şehrine ziyarette bulundu. Ancak Fidel hakkındaki şüpheler artan Küba yetkililerinden bir süreliğine uzaklaşmak da bu ziyaretin nedenlerinden biriydi.
Mezun olduktan sonra, mahkemelerde fakirleri savunacak bir hukuk anlayışı benimsedi. Ancak, bir kez daha çabaları boşa gitti ve avukat olarak başarısız oldu. Müşterilerine fatura çıkarmama konusundaki tutumu, onu özel hayatında büyük planlar yapmaktan alı koymadı. Örneğin, evlenmek istedi ve 1948 yılında Mirta Dias Balat ile evlendi.
1952 yılında ise eski devlet başkanı Batista, Küba’ya dönmeye karar verdi ve yeniden başkanlık için yarışmak istedi. Bu, Fidel Kastro’nun politik kariyerini belirleyen bir dönüm noktası oldu. Ancak, savaş sonrası dönemde zavallı Kübalıların nasıl yaşadıkları, Soy Cuba filminde görülebilir. Batista ve yakın çevresinin yaşam tarzı, o dönemde Küba halkının yaşam koşullarıyla oldukça zıttı. Mayfa lideri Meyer Lansky, Batista’nın seçim kampanyası için azımsanmayacak miktarda para verdi. FBI, Meyer Lansky’yi Amerika’nın en etkili gangsterlerinden biri olarak kabul ediyordu ve kendisi de her zaman dürüst bir kumarhane sahibi olduğunu öne sürmüştür.
Batista’nın dönüşü, beklenenden çok daha karmaşık çıktı. Seçim tahminleri belirsizdi ve Batista’nın kaybetmenin eşiğinde olduğu görüldü. Ancak, Batista’nın Küba ordusu ve etkili Kübalılarla olan bağlantıları hala iyiydi ve bu kişiler tarafından parasal yardım aldı. Ancak, sadece yeni bir darbe girişiminin iktidara gelişini garantileyeceği görüldü.
Başkanlık seçimlerine 3 ay kala, Batista neredeyse kansız bir askeri darbe ile yönetime el koydu ve ordudaki bağlantıları sayesinde yeniden Küba’nın devlet başkanı oldu. Ancak, Küba’nın özgürlükçü anayasası, ki birkaç yıl önce Fidel Kastro tarafından tanıtılmıştı, rafa kaldırıldı. İktidarı ele geçirme planı, önceden geniş kitleler tarafından bilinmiyordu ve birçok Kübalı darbeyi hoş karşıladı. Hiç kimse parmağını bile kımıldatmadı.
Önceki yıllarda skandallar ve yolsuzluklar yaşandı. Batista, Küba demokrasisini disipline etmek istediğini öne sürerek demokratik süreçleri göz ardı ederek başlıca şenlikler organize etti ve polis kuvvetlerinin büyüklüğü çarpıcı bir şekilde arttırıldı. Batista diktatörlüğü başladı ve muhalefet şiddetle bastırıldı. Küba, polis devleti haline geldi; tutuklamalar keyfiydi ve işkence ile suikastlar sıklıkla gerçekleşti. Halk dehşete düştü ve en az 2 bin insan polis şiddeti nedeniyle öldürüldü. Fidel Kastro, Batista rejimine son verebilmek için sadece silahlı bir ayaklanmanın yolunu gördü ve Santiago’daki Moncada kışlasına saldırdı. Saldırı planı iddialıydı; kışlaya ve içindeki silahlara el koymak istiyorlardı. Ancak saldırı başarısız oldu. Bugün Moncada kışlası bir müze olarak hizmet vermektedir.
Santiago’da karnaval sırasında Fidel Kastro ve adamları, 150 kişilik bir güçle kışlaya saldırdı. Ancak kışla nöbetçileri hızlıca karşılık verdi ve Fidel Kastro ve adamları yenildi. 19 asker ve 6 isyancı öldürüldü. Tutuklanan 55 isyancı hemen öldürüldü ve Fidel Kastro dahil çoğu mahkemeye çıkarıldı. Devrimi ortadan kaldırıldı ve Küba’nın bağımsızlığı için daha uzun bir mücadele başladı.