Motosiklet günlüğü için sıradaki rotamız Yunanistan gezisi. Motor yolculuğumuzun nasıl geçtiği, nereler gittiğimiz hakkında tüm detayları yazdık, çizdik 😉
Motosiklet gezileri yıllardır çok heves ettiğimiz bir yolculuk şekliydi. Motosiklet turu düzenlemek veya bir organizasyona katılmayı çok istiyorduk ki bir başladık pir başladık. Gürcistan Batum seyahatimizi bitirdikten sonra Sarp sınır kapısından girdiğimiz gibi İpsala’dan çıkıp soluğu Yunanistan’da almaya karar verdik. Hazır o kadar yol yapıp gaza gelmişken Türkiye’yi boylu boyunca geçelim dedik.Zaten İstanbul’un bir ucunda oturuyoruz Yunanistan’ın sınırı sayılır yani işimiz çok kolay:)
Yine tıka basa doldurduk Forza’mızı. Zaten çanta Neslihan yüzünden malum kapanmayacak durumda,sele altı desen hiç sormayın altımızda ne varsa hepsi patlayacak gibi..Ama bu sefer şanslıyız, yağmurlu çamurlu günler geride kaldı sıcak sıcak gideceğimiz için kalın kıyafetler yok.Bir de böyle olmasa vay halimize..Neyse artık yavaştan çıkalım yola.Gezgin Çift koskoca Karadeniz’i geçip Gürcistan’a dayanmış şurdan şuraya gitmek ne ki? Sabahtan heyacanlı heyacanlı çıktık yola,zaten yol da yakın, çayımızı kahvemizi içe içe gideriz dedik.Yahu Honda Forza 300 varken yollar ayrı bir keyif ne de olsa diyorduk ki ahhh şu Trakya rüzgarı yok mu? Hele hele yol kenarlarındaki ölüm mıcırlarına ne demeli? Dibimize kadar girip bizi taciz eden araçları söylemiyoruz bile. Keşan’a doğru gazlamaya devam ediyoruz.Biraz da oyalanıyoruz ki özel sebeplerimiz var. Ne mi? Tabi ki Yenimuhacır Köy’de satır et veya Şirin Kokoreç’te kokoreç yemek ? Ama öğlen vakti tercihimizi satır etten kullanıp sınırı geçmeden keyfimizi tamamlıyoruz.
Zaten Keşan’a girdin mi sınır çok yakın, atladığımız gibi motorumuza sınırdayız. Yol arkadaşımız biraz masraflı.Yeşil sigorta ve uluslararası ehliyet gerekiyor.Hadi yeşil sigortayı anladık da ehliyet neyin nesi oluyor. Uçakla gittiğin zaman araba kiralasan kimse sana uluslararası ehliyet sormuyor da kapıdan araçla çıkarken ne iş dedik ve şansımızı biraz zorlamaya karar verdik. 42 euro karşılığı yeşil sigortamızı yaptırdıktan sonra görevli ehliyette almak zorundasınız dedi. Yahu 445 lira uçak parası gibi biz kapıda biraz ısrar edelim belki geçirirler dedik.Adam hiç şansınız yok deyip güldü ve evraklarımızı verip birazdan görüşürüz dedi. Biz de ‘e sen görürsün,bak şimdi nasıl geçiyoruz’ dedik. Tabi ki içimizden ? Evrak kontrolü için gişeye gidiyoruz ama biraz sıra var. E alışmışız ya ülkemizden araya kaynak yapmaya doğru öne geçtik ama kimse yemedi tabi. Elin oğlu yolladı arkaya bizi. Biz de tuhaf bir sırıtmayla sıramızı aldık. Neyse sıra bize geldiğinde her şey normalmiş gibi evraklarımızı verdik.Görevli ehliyet sorunca aptala yatıp görmüyor musun orada ya dedik.Tabi adam bundan bahsetmiyorum deyince başladık ağlamaya.Yok dedik biz bu parayı vermeyelim ne sana ne bize faydası var, biz bunu sizin ülkenizde harcayalım falan sevimlilikler yapıyoruz yapmasına da karşımızda 5 karış surat bir kazulet var. Anlamıyor arkadaş! Biz ikinci bir sorti yapıp adamı pes ettirmeye çalışıyoruz çünkü arkada sıra var ve homurdanmalar başlıyor ama yok işte elin oğlu yer mi arkamıza baka baka geri dönüyoruz. Tabi bizim ehliyeti alacağımız görevlinin o pis sırıtışını siz düşünün.Aslında bu ehliyet işi tamamen bizi yönetenlerin iş güzarlığı ama Allah’tan değişti artık. Neyse 445 lira daha bayılıp ehliyetimizi alıyoruz. Görevli de illa laf sokacak ya biz boşa konuşmuyoruz dedi ama kim takar biz gezmeye gidiyoruz umrumuzda mı dünya ?
Rotamız önce Dedeağaç, çünkü Semadirek Adası’na gidiyoruz ve buraya ulaşmanın tek yolu buradan geçiyor. Dedeağaç’a gelir gelmez montları kaskları çıkardık ki biraz keyif yapalım.Motorda yer yok ama yapacak da bir şey yok Nesli aldı kucağına hepsini geziyoruz. O zamanlar şimdi ki aklımız yok ki,yoksa alırdık bir ahtapot file takardık çantanın üstüne ama nerdeeee illa eziyet edicez kendimize.Biraz ferahlayıp feribota doğru yanaştık,biletlerimizi alıp adaya ulaşacağız. Biletler kişi başı 16 euro motor için de 17,5 euro yani hiç de ucuz değil,bak şimdi yine can sıkıldı. Biz de olsa yine şöförden para alınmaz ama bunlar ne anlar rajondan.. Otelimize ulaşıp üzerimizde ne kadar ağırlık varsa attık, valla güvenlik falan bize vız gelir artık bu adada da kaskla montla gezecek halimiz yok zaten hava 40 derece yanıyoruz.3 gün boyunca adayı sabahtan akşama dört dönüyoruz,çok az aracın olduğunu ve sürekli denizin kıyısında motor kullandığınızı düşünsenize,hayali bile güzel..Semadirek’te neler yaptık neler ettik hepsi makalemizde mevcut,hepsini ordan okursunuz burda yolda neler var konumuz bu olduğuna göre Thassos’a doğru yola çıkalım artık.Feribottan indiğimiz gibi Keramoti limanına gazlıyoruz. Yaklaşık 150 km kaymak gibi yolda motor kullanmanın keyfini motorcu dostlar çok iyi anlar ama daha keyifli olan yolda bizim gibi onlarca motor tutkunuyla selamlaşmak.Birbirini hiç tanımadığı halde herkesin birbiriyle selamlaştığı tek güruh biz motorcular herhalde ?
Keramoti limanında işler biraz değişik,öyle aracınızla sırayla girip biletinizi almıyorsunuz.Önce motoru park edip motor için 5 euro, kendimiz içinde 5’er euro verip biletlerimizi alıp feribota bindik. Thassos popüler bir ada olduğu için feribot tıklım tıklım oturacak yer yok.Hatta Türklerin sayısı Yunanlılardan daha fazla diyebiliriz.Doğal olarak gürültü hat safhada,hatta canlı müzik bile var ? Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Thassos Adası’na ulaşıyoruz.Şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki motor kullanmak bu adada bambaşka.Gitmedik kumsal kalmadı tabi ki ama en çok Marble Beach’i sevdik.Birkaç kilometrelik yol maalesef çok kötü biraz içimiz gitmedi değil ama ne yapalım gülü seven dikenine katlanır,burada ki maceralarımızı da Thassos Adası rehberimizden okuyabilirsiniz.
Aslında ilk planımız daha uzun bir yolculuk idi.Makedonya hatta Arnavutluk’a kadar uzanmak istiyorduk ama rüzgar bizi bezdirdi,açıkçası biraz da korkuttu.Şimdi olsa belki daha cesaretli olabilirdik ama en iyisi mi biz dönelim dedik ve 200 kilometrelik bir yolculuk sonunda İpsala’ya ulaştık.Sınırı geçer geçmek üstümüzden geçmek isteyen kamyonlar,dibimizden geçen otomobiller başladı.Halbuki ne kadar da alışmıştık o saygılı şöförlere…Bu yolculuk biraz daha ufkumuzu açtı.Mutlaka Avrupa’da motorumuzla yeni ülkelere gitmemiz lazım dedik ve 2017 yazı için çok eğlenceli ve bir o kadar da heyecan verici planlarımız var.Bizim planlarımız da öyle lafta kalmaz,hayalleri gerçekleştirmek bizim işimiz ? Yeni maceralarda görüşmek üzere,herkesin tekeri düz bassın….