ZAMANINDA SEKS CENENTİ OLAN POMPEİ ve HIRSIZLARIN ŞEHRİ NAPOLİ
İtalya Turları rotasında bulunan İtalya‘nın en güzel şehirlerinden biri Napoli ve Pompei hakkında merak edilen tüm detaylar Napoli gezi rehberimiz ile karşınızda. Napoli gezilecek yerler, Pompei şehri ve daha pek çok aranan soruların cevabı Napoli gezi notlarımız başlığı ile kaleme aldığımız Napoli rehberi ile sizlerle.
Sabah yine her zamanki gibi erkenden kalkarak bu sefer Napoli’ye yolculuğumuz başlıyor. Roma’daki otelimiz her akşam ertesi günkü kahvaltıyı kaçta istediğimizi soruyor. Sabah 6’da hazır olmasını istedik alelacele kahvaltımızı yapıp otelden ayrılıyoruz. 2 saatte Napoli Central’e vardık.
Tren istasyonu Piazza Garibaldi meydanına çıkıyor. Oldukça büyük bir meydan. Pompei’ye Circumvesuviana adındaki trenle gidiliyor. 20 dakika da bir sefer olduğu için çok beklemiyoruz. 2.80 euro’ya biletlerimizi alıp bizim trenlerimizi aratmayacak trene binip 40 dakika sonra Pompei Scavi durağına ulaştık.
Trenden indiğimizde yığınla turist bizim gibi Pompei’yi görmek için bu durakta inmişti. Tren istasyonundan çıkıp 100 metre yürüdükten sonra solumuzda Pompei girişinden sıraya girerek kişi başı 11 euro ödeyerek biletlerimizi aldık. 24 saat içinde 5000’e yakın kişinin hayatını kaybettiği 40 hektarlık kazı alanının ziyarete açık 12 hektarlık alanını, dünyanın en iyi korunmuş antik kentinde bütün gün gezmeyi planlıyoruz.
1.500 yılı aşkın süredir sessiz olan yanardağın (Vezüv Yanardağı) birden patlamasıyla felaket başlıyor. Burada yaşayan insanlar bu dağın yanardağı olduğunun bile farkında değillermiş. İ.S 24 Ağustos 79 günü saat 13:00 suları yanardağın patladığı gündür. Bu arada yanardağ’ın Latince’de bir karşılığı yokmuş.
Yanardağ’dan püsküren duman soğuk havayla birleşince yere sünger taşları yağmaya başlıyor ama bu taşlar çok hafif olduğu için suda yüzebiliyor. Saatte 200 km hızla düşüp öldürücü kuvvetle çarpıyor. Püskürmeden 1 saat sonra kriz derinleşmeye başlamasıyla binlerce insan sokaklara dökülüp kaçmaya başlamış. İkindi vaktine doğru Vezüv yanardağı 100 milyondan fazla sünger taşı ve kül fırlatmıştır.
Sabaha kadar taş yağması devam eder. Bu sefer yanardağdan alevler süzülmüş fakat pompei’nin kuzey duvarına kadar ancak gelebilmiştir. Daha sonra akıntının taşıdığı zehirli gaz bulutu hızla yayılmış ve karbondioksit boğarak insanları öldürmüştür.1.500 yıl kent öylece kalmış. 1594 yılında, bir su kemeri yapımı sırasında tesadüfen keşfedilmiştir. Yüzlerce yıldır kazı çalışmaları sürmektedir.
Bugün 3.5 milyon kişi hala burada yaşamaktadır. İ.S 79’dan beri yanardağ hiç püskürmedi. Uzmanlara göre püskürme 2.000 yılda bir oluyormuş. Sıradakinin vadesi gelmiş durumda.
Pompei kazı alanı tam bir açık hava müzesi. Caddeler, sokaklar, evler, bahçeler,yerlere işlenen mozaikler, hamamlar, genelevler, mezarlar, bazilika, amfitiyatro ve restaurantların bozulmamış halini görmek mümkün.
İlk gördüğümüz bazilikaydı
Burası liman şehri olduğu için genelde gemiciler buraya gelip genelevlere gidermiş. Dil bilmedikleri için penis şeklindeki tabelalar yön konusunda yardımcı olduğu gibi genelevlerdeki freskler yardımı ile de nasıl fantezi yapmak istediklerini seçmelerine yardımcı oluyormuş.
Şehre girdikten sonra büyük bir forum alanına çıktık
Zamanında insanlar burada alışveriş ediyorlarmış. Forum da bulunan Apollo Tapınağının resmini çekip meydanın ilerisinde sol da bulunan demir parmaklıkların arkasında sergilenen taşlaşmış insan, köpek ve daha bir çok eşya sergilendiği yere varıyoruz.
Restaurantlardaki Ocaklar
Taaa o zamanlardan su giderlerini için borular döşenmiş. Yapılardaki pis sular yapıların altından sokaklara dökülüyormuş insanlarda bu sulara basmadan yürüyebilsin diye kaldırımlar hatta caddenin ortasına karşıdan karşıya geçmek için koca kayalar yerleştirmişler. Yollardaki at abralarının izleri gözle görülür halde aynen duruyor. Dikkatimizi çeken bir diğer şey ise Pompei’de oldukça fazla restaurant oluşuydu. Tam restaurant da sayılmaz fast food usulü yerler.
İnsan idrarına devlet vergi bile koymuş, çok önemli bir sektörmüş. Giysiler temizlenmek için bir tür çamaşırhaneye getiriliyor. Sokaklardan topladıkları idrar ile asit ve yağ lekesi daha kolay çıktığı için çamaşırın yıkandığı alana dökülüyor temizlik işini de köleler yapıyordu. Köleler sidik içinde ayaklarıyla eşyaları çiğniyorlarmış. Buranın sahibi Stephanus adında bir adammış.
Köşe başlarındaki çeşmeler, çeşmelere işlenen figürler de çok ilginçti. Kendimize bir çeşme başı bulup hazırladığımız sandviç ve meyvelerimizi yedik.
Şehrin en uç noktasında ise Amfitiyatro var. Ağaçlıklı bir alandan buraya vardır. Gölgede oturup biraz mola verip kaldığımız yerden devam ettik. Gez gez bitmeyen bir şehir resmen. Bu kadar büyüklükte kazı alanı hiç görmedim diyebilirim.
Pompei’de bulunan üzüm bağlar ve bunlardan üretilen şaraplar bugün halen devam etmektedir.
En son artık mezarların bulunduğu yerleri de gezip, Pompei’nin çıkışında tepeden birkaç resim çekerek bu antik şehre veda ediyoruz.
Napoli Garibaldi tren istasyonundan meydana çıktığımız gibi her yerde abuk subuk tiplerle karşılaşıyoruz. Şehrin sokaklarından yürümeye başlıyoruz. Tesadüfen küçük park gibi bir yerde hırsızların çaldıkları ürünleri sattıkları yere geldik. Adamlar ne bulursa çalmış, nutella kavanozunu bile satıyorlardı. Polisler de güya satışı engellemeye çalışıyor. Bizde olsa nasıl kaçacaklarını saşırırlar burada polis adamın başında bekliyor ki adam tezgahını kaldırsın. Satıcı da aheste aheste yavaş yavaş topluyor. Yollardaki çöpler ise dolmuş taşıyor, ortalık rezalet bir halde.
Pizzanın asıl yeri Napoli olduğu için bir pizzateria’ya girdik ama Siesta tatiline girdiklerinden dilim pizza satan büfelerden açlığımı bastırmak için iğrenç pizzayı yemek zorunda kaldım. Sokaklarda gezerken bir pazara rastladık. Hazır Pazar varken girip biraz meyve alalım dedik. 2 kilo mandalina, 2 kilo hurma, 2 kilo kivi, 1 ananas, 2 kilo elmaya verdiğim 7 euro’cuk du yalnızca. Pazar alışverişimizi de yapıp Morino adında ki tarihi pastaneye oturup tiramusu yedik.
Floransa’da ufacık tiramisu için 3 kişi 24 euro ödemiştik burada koca tiramisuya 12 euro ödedik, kalanını da paket yaptırıp otele götürdük. Artık trenin kalkma vaktine çok az kaldı elimizde bir dünya poşet tren istasyonunun yolunu tutuyoruz. Ayaklarımıza kara sular indi demek az bile kalır sabahtan beri pompei ayrı Napoli ayrı gezdik durduk. Tek amacımız otele varıp kendimize türk kahvemizi yapıp tüm yorgunluğumuzu atmaktı.
Pompei’den erken ayrılabilseydik feribotla Capri adasına geçmeyi çok istemiştik ama saatlerimizin burada nasıl geçtiğini anlamadık. Artık Capri adası da bir sonraki İtalya gezimizde plana dahil edeceğimiz yerler arasında sırasını almış oldu.