Klasik İtalya Turu rotasında bulunan İtalya‘nın en güzel şehirlerinden biri Floransa hakkında merak edilen tüm detaylar Floransa gezi rehberimiz ile karşınızda. Floransa gezilecek noktalar, Floransa’de ne yenir, Floransa’ya nasıl gidilir ve daha pek çok aranan soruların cevabı Floransa gezi notlarımız başlığı ile kaleme aldığımız Floransa rehberi ile sizlerle.
İtalya Krallığına bir dönem başkentlik yapmış şimdi ise Toskana bölgesinin başkenti olan Floransa’dayız.Floransa tam bir açık hava müzesi. Kendimizi kocaman bir sanat müzesine girmiş gibi hissetmiştik.Pisa gezimizi tamamlar tamamlamaz hiç vakit kaybetmeden başlıyoruz Floransa’nın sokaklarında gezmeye.
Önce karşımıza Floransa’nın ilk büyük bazilikası S.Maria Novella çıkmıştı. Hemen karşı sokağından girip ufak bir Pazarın içinden geçip Cappelle Medicee (Medici ailesinin kilisesi) ve 13. İla 17 y.y lar arasında Floransa’da yaşamış ünlü medici ailesinin bir çok ferdinin son ikametgahı olan San Lorenza Basilikasını ziyaret ettik. Medici Ailesi bankacılık ve ticaret ile uğraşarak Floransa’nın en zengin ailesi olmuştur. Daha sonra paranın verdiği güç ile siyasete de atılmışlar. Sanata gereğinden fazla önem verdikleri, sanatçıları destekledikleri için bu sayede sanat koleksiyonları gün geçtikçe artmaya başlamış. Bu eserlerin Medici ailesi tarafından Floransa dışına çıkarılması yasaklanarak bu sayede binlerce turist akın akın eserleri görmek için İtalya’ya ziyaret etmektedir.
Sonra Floransa’nın en meşhur yapısı 1296 – 1435 yılları arasında inşa edilen Cattedrale Di Santa Maria Del Fiore – Duomo’nun (Çiçeklerin Azize Meryemi) olduğu Piazza San Giovanni meydanına geldik.
Latin haçı şeklindeki katedralin ilk mimarı Arnolfi Di Cambio’dur.
Devasa büyüklükteki katedralin renkli mermerleri, mermerlerin üzerindeki heykellere bakmaya doyamadık. Katedralin tepesine tırmanmak istiyorsanız 8 euro ödeyerek daracık alanda 364 basmak çıkmanız gerekiyor.Katedralin kompleksinden ayrı bulunan gotik yapıda ki Çan kulesinin tasarımı ünlü ressam-mimar Giotta’ya ait olduğu için ismi Giotta Çan Kulesi (Campanile di Giotto)olmuştur. Çan kulesi 1334-1359 yılları arasında yapılmıştır. Yine bu kulenin üstüne de çıkmak içinde 414 basamak tırmanmak gerekiyor.
Katedralin tam karşısında ise Battistero di San Giovanni – Aziz Giovanni Vaftizhanesi bulunuyor. Vaftizhanenin güney kapısı Michelangelo’nun “cennetin kapıları”- “The Gates of Paradise” olarak betimlediği eserdir. Eserin gerçeği Museu dell Opera del Duomo’da sergileniyor. Kapının üzerinde Adem ve Havva’nın cennetten kovuluşu, Hz. İsanın çarmıha gerilişi ve bir çok işleme daha vardır.
Rönesans mimarisinin en iyi örneklerinin bulunduğu Piazza Della S.S Annunziat’a uzun bir yürüyüş sonucu nihayet varabildik. Galleria dell’Academia’da burada yer alıyor ama biz önceden rezervasyon yaptırmadığımız için müzeye giremiyoruz ve Michelangelo’un eseri olan Davut heykelininde orjinalini görememenin verdiği üzüntüyle yolumuza devam ediyoruz.
Floransa’nın uzun bitmek bilmeyen sokaklarında kaybola kaybola nihayet Santa Croce Kilisesine vardık. Kilise erken Rönesans döneminde yapılmış. Micheangelo, Galileo, Machiavelli, Marconi gibi toplam 274 en meşhur kişilerin mezarları buradadır.
Santa Croce kilisesini sağımıza alarak caddeyi devam ettiğimizde Ponte Alle Grazie köprüsüne geldik. Köprünün üzerinde Ponte Vecchio’ya doğru resimler çekilip Galleria Uffizi’nin önünden ilerleyip Arno nehri üzerindeki Floransanın en meşhur köprüsü Ponte Vecchio’ya ulaştık.
Almanlar II. Dünya Savaşında Floransa’da bulunan tüm köprüleri bombaladığı halde yalnız bu köprüye dokunmamışlar. Köprünün üzerinde yalnızca kuyumcu dükkanları var. Kendimizi birden Kapalıçarşı’da hissettik. Bizimki kadar gösterişli olmasa da idare ederdi.
Köprünün üzerinde ayrıca ünlü heykeltıraş Benvenuto Cellini’nin büstü bulunuyor.
Vecchio köprüsünün benzerleri Venedikteki Rialto köprüsü ile Bursadaki Irgandı köprüsüdür.
Köprüyü geçtikten sonra sağdaki sokaktan girip Munaciello Pizzeria da pizzalarımızı yedik. Pizzalar berbat denecek kadar kötüydü. Bizim Pizza Hut, Dominos bunların yanında parmak yedirtir cinsten.
Karnımız pek doymasa da kalkıp Piazza Della Signoria’a gidip 10 euro ödeyip 3’er top dondurmalarımızı bir güzel yedik. İtalya da en beğendiğimiz şey dondurmaydı. 1 gün bile yememezlik etmedik. Bu meydanda fazla vakit geçirmedik hem saatte oldukça geç olmuştu. Yarın tekrar buraya geleceğimiz için akşam birkaç resim çekmekle yetinip otelimize döndük.
İkinci günümüzde planımıza göre Duomo’nun ordan Piazza della Repubblica meydanına giderek buranın en ünlü pastanesi Cafe Gilli’de tiramisu yiyoruz. Tiramisular ufacık kaseler içinde servis ediliyor. Üstü tamamen krema, altında incecik bir kek ve en altında su vardı. Ömrümüzde yediğimiz en kötü tiramisu diyebiliriz. Tanesine 8 euro ödeyerek 2. şokumuzu da yaşamış olduk.
Pastanenin tam karşısında doğal ürünlerin satıldığı pazar kuruluyor. Buraya da bakınıp doğruca Signoria meydanına (Senyörler Meydanı)gittik.
Meydandan bulunan Palazzo Vecchio 15. y.y’a ait bir bina olup Medici ailesinin ilk sarayıymış şuan ise hükümet binası olarak kullanılıyor. Dilerseniz Palazzo Vecchio’nun 94 metre yükseklikteki kulesine çıkıp şehri kuş bakışı izleyebilirsiniz de.Palazzo Vecchio’nun girişinde solda Davut heykelinin kopyası,sağda ise Herkül heykeli yer alıyor. Davut heykelinin solundaki Ammanatinin eseri olan Fontana del Nettuno (Neptün havuzu) ve meydanın tam ortasında ki Cosimos I’in at üzerindeki heykeli bulunuyor. Her bir heykel mitolojik olayları anlatmaktadır.
Michelangelo Ammanati’nin bu çeşmesini beğenmemiş olmalı ki ‘’ Ammanati, Ammanati che bel marmo che hai rovinato’’ (Ammanati, Ammanati yazık ettin güzelim mermer parçasına) demiştir.
Benim fikrim ise Michelangelo ile aynı değil maalesef, gayet başarılı ve estetik görünümlü (atlar, deniz kızları, erkek deniz tanrıları) bir çeşme yapmış Ammanati : )
Rönesans heykel sanatının başyapıtı olan Davut heykeli Michelangelo Buonarroti tarafından 1501- 1504 yılları arasında henüz 29 yaşındayken ve ressam değilken Hz. Davut’un ruhunu hissederek bu heykeli yapmıştır. Bu meydanda bulunanı kopyası olup aslı Galleria dell’Academia da sergileniyor.
Meydanda görülmesi gereken bir diğer önemli yer ise 14 y.y da inşa edilen önceli toplantılar yapmak için kullanılan Loggia dei Lanzi de Rönesans heykelleri bulunur ve kesinlikle en önemli eser; Loggia’nın önünde bulunan Benvenuto Cellini’nin yaptığı Medusa’nın kesik başını elinde taşıyan Perseus heykelidir.
Meydan da yeterince vakit geçirdik buradan çok kısa bir yürüyüş sonrası dünyanın en ünlü sanat galerisi Galleria delgi Uffizi (Uffizi Galerisi)’e gittik. Ünlü Medici ailesinin sanat koleksiyonları bu müzede sergileniyor. İçeriyi gezmek, sanat eserlerine bakmak için 1 gün kesinlikle yeterli olmuyor. İçeri girmeseniz bile avlusunda vakit geçirmek de keyif verebilir.
Ponte Vecchio köprüsü sayesinde Arno Nehrinin üzerinden geçerek Pitti Sarayına vardık. Medici ailesinin sarayıymış. 18 y.y Napolyan tarafından hükümet üssü olarak da kullanılmış. Oldukça büyük olan sarayı gezmeye ne kadar vakit yeter bilmiyorum ama bizim vaktimiz yeterince az olduğundan tercihimizi Piazza Michelangelo (Michelangelo Tepesine) gitmekten yana kullandık.
Sarayı solumuza alıp yürüyerek yolun sonunda tarihi kapıya varıp otobüse binerek 2 euro’ya tepeye ulaşabildik. Aslında kestirme yolu varmış ama biz dönüşte öğrenebildik. Davut heykelinin kopyasının Piazza Signoria’da olduğundan bahsetmiştik. Bu meydanda da Davut heykeli var ama buradaki gerçeğine en yakın olanıymış. Yaklaşık 5 metre uzunluğundaydı.
İşte o müthiş an Floransa ; Arno nehri üzerindeki muazzam köprüler ve tüm tarihi yapılar ayaklarımızın altında. Bu manzara eminin gece daha da güzeldir vaktimiz olursa yine gelmeyi çok istedik ama yorgunluktan mecalimiz kalmamıştı. Resim çekilmeye doyamadık. Şuraya doğru bir de buradan al ay buradan da daha bir güzel olur manzara birde şöyle çek derken, son bir kez daha manzarayı izleyip merdivenlerden aşağı inmeye başladık.
Merdivenlerin bitiminden caddeye çıkıp sola döndük ilerideki Ponte Alle Grazie köprüsününden karşıya geçip Santa Croce kilisesinin olduğu meydana gidip o civardaki cafe’lerin birinde oturmayı planlıyorduk ancak hepsi sokak arasında basık bir ortam olduğu için Signoria Meydanına giderek IL David’de Aperol Spritz’lerimizi yudumlayarak Floransa gezimizi sonlandırıyoruz.
Gezemediğimiz yerler: Galleria dell Accademia, Pitti Sarayı ve >Boboli Bahçeleri oldu.Eh birkaç yerde eksik kalsın artık, belki olurda bir daha Floransa’ya yolumuz düşerse gezmediğimiz yerleri de ziyaret etmiş oluruz.
Gezi Tarihi : Ekim 2012